11 Büyükşehir Belediye Başkanından Ortak Açıklama: "Değil Elimizi, Tüm Vücudumuzu Taşın Altına Koymalıyız"
Koronavirüse karşı topladıkları bağışlar bloke edilen 11 büyükşehir belediyesi ortak bir bildiri yayınladı.
Editör: Yaz Dostum
01 Nisan 2020 - 18:24
İçişleri Bakanlığı, yayınladığı bir genelge ile bugüne kadar hep yasal kabul edilen belediyelerin bağış toplama hakkını izne bağladı. Koronavirüs ile mücadele için toplanan bağışları, tam da krizin ortasında, bankalarda bloke ettirdi.
Salgın nedeniyle dışarı çıkamayan, işinden olan, işyeri kapanan yurttaşlar ise mağdur oldu. Hiç beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan bu karar karşısında bir araya gelen Cumhuriyet Halk Partili (CHP) 11 büyükşehir başkanı ise yanlıştan dönme çağrısında bulundu.
Bildiride, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı felaket karşısında siyaset dışı davranmanın, devlet kurumları arasında uyumu sağlamanın bir zorunluluk olduğunu vurgulandı.
Ortak bildiriye İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Tekirdağ Kadir Albayrak ve Aydın Özlem Çerçioğlu, imza attı.
Bildiride şu açıklamalara yer verildi:
“Dünya ve ülke olarak siyaset üstü davranmayı gerektiren olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Çağın bu büyük felaketi karşısında, kamunun tüm kurumları olarak bir araya gelmek ve sorumlu davranmak gibi bir görevimizin olduğunun bilincindeyiz. Bu anlamda siyaset dışı davranmak bizler için bir tercih değil, açık bir mecburiyettir.
Söz konusu felaketi durdurmak, hasarları ortadan kaldırmak ve mağdur olanların mağduriyetine yetişmek için işbirliği yapmak, sadece kamu görevi değil, vicdanî bir sorumluluktur.
Bizler de bu niyetle yola çıktık ve her türlü teşekkürü hak eden vatandaşlarımızın talebi üzerine kampanya başlattık. Belediye başkanları olarak görevimizi yaparken, felaketin büyüklüğü karşısında bütçemizi aşabileceğimizi öngördük. Çünkü devam eden bir salgınla karşı karşıyaydık ve hasarın nerelere ulaşabileceğini düşünüp tedbir geliştirmek durumundaydık.
Bu nedenle insanlarımızın, işte böyle günlerde bizi bir kılan, millet kılan, kardeşlik ve dayanışma ruhuna güvenerek bağış çağrısı yaptık. Çanakkale'de düşmanına bile su verecek kadar merhamet sahibi milletimiz, kendi kardeşine elbette yetişecekti ve biz de elbette buna aracılık etmeyi emir sayacaktık. Ancak tamamen iyi niyetli ve samimi bu çağrımız karşılık bulmaya başlamışken, bu kampanyamız "Belediyeler bağış alabilir mi, alamaz mı?" tartışmasının sonucu olarak durduruldu.
Belediyelerin 'bağış' kabul etmesi tamamen yasalken, İçişleri Bakanlığı'nın yıllardır belediyelerce yapılan uygulamayı 'yardım' kapsamına sokarak anlaşılması imkânsız bir gerekçeyle engellemesi, hiç bir fayda sağlamayacak, sadece yardım bekleyen vatandaşlarımızın mağduriyetini arttıracaktır.
Şunu yürekten ifade ediyoruz: Mağdur milyonlarca insanımıza yeni mağdurlar eklenirken bu konuda 'kim haklı kim haksız' tartışmasına girecek ve insanlarımız çare beklerken zaman kaybedecek durumda değiliz. Bu hususu kamuoyunun takdirine ve hukuka bırakıyoruz. Bu hassas durumun, siyasî kamplaşma çabalarına alet edilmesini istemiyoruz.
Yardım niyetiyle yola çıktıktan sonra doğabilecek siyasî kârı veya zararı hesaplayacak hâlde hiç değiliz. İnsanlarımızın mağduriyeti giderilsin de siyasî kârı kimin olacaksa olsun, o da önemli değil. Yeter ki bütün bir ülke olarak, bütün kurumlar olarak hep birden sadece elimizi değil, vücudumuzu taşın altına sokalım.
Bizlerin 'haklı-haksız' kavgası yapmak yerine, ekmeksiz kalana ekmek götürmek, ihtiyacı olanın gururunu kırmadan cebine hayatını sürdürebileceği kadar para koyabilmek, aç açıkta bırakmamak, zor zamanına eşlik etmek, kardeşinin iyiliğiyle buluşturmak, yaralarımızı karşılıklı sarmak, birbirimize nefes olmak gibi bir önceliğimiz, kutsal bir görevimiz ve vazgeçilmez bir derdimiz var.
Bu nedenle biz 11 Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, sorumluluğumuzun bilincindeyiz ve bu tartışmalara asla girmek istemiyoruz. Ülkemizin bir an önce bu felaketten kurtulması için, kentlerimizde etkilenmiş kim varsa, hiç ayrım yapmadan, en küçük hücrelere kadar ulaşıp, devletimizin diğer kurumlarıyla birlikte onların mağduriyetini gidermeyi amaçlıyoruz. Şu kara günlerinde arkalarında devleti görmek isteyen mağdurlara yetişmek bizlerin de üzerine düşen borçtur.
Söz konusu gereksiz tartışmayı tekraren kamuoyunun takdirine ve hukuka bırakırken, küresel yangına dönmüş salgın felâketi karşısında halkımızın yanında olacağımızı ve her türlü yardımı kendilerine ulaştırma konusunda kararlılığımızın sürdüğünün bilinmesini istiyoruz.”
Ortak Açıklama Metni
ortakaciklama01
ortakaciklama2
Salgın nedeniyle dışarı çıkamayan, işinden olan, işyeri kapanan yurttaşlar ise mağdur oldu. Hiç beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan bu karar karşısında bir araya gelen Cumhuriyet Halk Partili (CHP) 11 büyükşehir başkanı ise yanlıştan dönme çağrısında bulundu.
Bildiride, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı felaket karşısında siyaset dışı davranmanın, devlet kurumları arasında uyumu sağlamanın bir zorunluluk olduğunu vurgulandı.
Ortak bildiriye İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Tekirdağ Kadir Albayrak ve Aydın Özlem Çerçioğlu, imza attı.
Bildiride şu açıklamalara yer verildi:
“Dünya ve ülke olarak siyaset üstü davranmayı gerektiren olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Çağın bu büyük felaketi karşısında, kamunun tüm kurumları olarak bir araya gelmek ve sorumlu davranmak gibi bir görevimizin olduğunun bilincindeyiz. Bu anlamda siyaset dışı davranmak bizler için bir tercih değil, açık bir mecburiyettir.
Söz konusu felaketi durdurmak, hasarları ortadan kaldırmak ve mağdur olanların mağduriyetine yetişmek için işbirliği yapmak, sadece kamu görevi değil, vicdanî bir sorumluluktur.
Bizler de bu niyetle yola çıktık ve her türlü teşekkürü hak eden vatandaşlarımızın talebi üzerine kampanya başlattık. Belediye başkanları olarak görevimizi yaparken, felaketin büyüklüğü karşısında bütçemizi aşabileceğimizi öngördük. Çünkü devam eden bir salgınla karşı karşıyaydık ve hasarın nerelere ulaşabileceğini düşünüp tedbir geliştirmek durumundaydık.
Bu nedenle insanlarımızın, işte böyle günlerde bizi bir kılan, millet kılan, kardeşlik ve dayanışma ruhuna güvenerek bağış çağrısı yaptık. Çanakkale'de düşmanına bile su verecek kadar merhamet sahibi milletimiz, kendi kardeşine elbette yetişecekti ve biz de elbette buna aracılık etmeyi emir sayacaktık. Ancak tamamen iyi niyetli ve samimi bu çağrımız karşılık bulmaya başlamışken, bu kampanyamız "Belediyeler bağış alabilir mi, alamaz mı?" tartışmasının sonucu olarak durduruldu.
Belediyelerin 'bağış' kabul etmesi tamamen yasalken, İçişleri Bakanlığı'nın yıllardır belediyelerce yapılan uygulamayı 'yardım' kapsamına sokarak anlaşılması imkânsız bir gerekçeyle engellemesi, hiç bir fayda sağlamayacak, sadece yardım bekleyen vatandaşlarımızın mağduriyetini arttıracaktır.
Şunu yürekten ifade ediyoruz: Mağdur milyonlarca insanımıza yeni mağdurlar eklenirken bu konuda 'kim haklı kim haksız' tartışmasına girecek ve insanlarımız çare beklerken zaman kaybedecek durumda değiliz. Bu hususu kamuoyunun takdirine ve hukuka bırakıyoruz. Bu hassas durumun, siyasî kamplaşma çabalarına alet edilmesini istemiyoruz.
Yardım niyetiyle yola çıktıktan sonra doğabilecek siyasî kârı veya zararı hesaplayacak hâlde hiç değiliz. İnsanlarımızın mağduriyeti giderilsin de siyasî kârı kimin olacaksa olsun, o da önemli değil. Yeter ki bütün bir ülke olarak, bütün kurumlar olarak hep birden sadece elimizi değil, vücudumuzu taşın altına sokalım.
Bizlerin 'haklı-haksız' kavgası yapmak yerine, ekmeksiz kalana ekmek götürmek, ihtiyacı olanın gururunu kırmadan cebine hayatını sürdürebileceği kadar para koyabilmek, aç açıkta bırakmamak, zor zamanına eşlik etmek, kardeşinin iyiliğiyle buluşturmak, yaralarımızı karşılıklı sarmak, birbirimize nefes olmak gibi bir önceliğimiz, kutsal bir görevimiz ve vazgeçilmez bir derdimiz var.
Bu nedenle biz 11 Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, sorumluluğumuzun bilincindeyiz ve bu tartışmalara asla girmek istemiyoruz. Ülkemizin bir an önce bu felaketten kurtulması için, kentlerimizde etkilenmiş kim varsa, hiç ayrım yapmadan, en küçük hücrelere kadar ulaşıp, devletimizin diğer kurumlarıyla birlikte onların mağduriyetini gidermeyi amaçlıyoruz. Şu kara günlerinde arkalarında devleti görmek isteyen mağdurlara yetişmek bizlerin de üzerine düşen borçtur.
Söz konusu gereksiz tartışmayı tekraren kamuoyunun takdirine ve hukuka bırakırken, küresel yangına dönmüş salgın felâketi karşısında halkımızın yanında olacağımızı ve her türlü yardımı kendilerine ulaştırma konusunda kararlılığımızın sürdüğünün bilinmesini istiyoruz.”
Ortak Açıklama Metni
ortakaciklama01
ortakaciklama2
YORUMLAR