Akıncıoğlu, kendi yaşayışlarından Silivri'yi anlattı

Türkiye Satranç Federasyonu Silivri Temsilcisi Talha Emre Akıncıoğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı bir paylaşım ile takipçilerine adeta nostalji kuşağı yaşattı. Çocukluğundan başlayıp Silivri’nin 80’li ve 90’lı yıllarını kendi yaşayışlarından yola çıkarak anlatan Akıncıoğlu, ilçede birlik ve beraberliğin hakim olduğu, herkesin bir birini tanıdığı ve geçmişten bugüne geçen sürede nelerin değiştiğini anlattı.

Akıncıoğlu, kendi yaşayışlarından Silivri'yi anlattı
Editör: Yaz Dostum
05 Ocak 2021 - 13:14
Türkiye Satranç Federasyonu Silivri Temsilcisi Talha Emre Akıncıoğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı bir paylaşım ile takipçilerine kendi yaşayışlarından yola çıkarak Silivri’nin 80’li ve 90’lı yıllarını anlattı. Geçmişten bugüne ilçede nelerin değiştiğini kaleme alan Akıncıoğlu, birlik ve beraberliğin o yıllarda daha hakim olduğunu ifade etti. Öte yandan insanların bir birlerine olan samimi ve içten davranışlarına da dikkat çeken Akıncıoğlu, bir zamanlar Silivri’nin tanınan ve ebediyete intikal etmiş isimlerini de anarak yad etti.

İşte Akıncıoğlu’nun o yazısı:

“Geçen sahilde gezerken şöyle bir etrafımı inceledim, eski günler geldi aklıma 80’li, 90’lı yıllar. Silivri bugün her şeye ulaşılabilir bir yer oldu, ancak o dönemin sıcaklığı, masumiyeti, samimiyeti de azaldı gibi. Düşünüyorum, sahilin bir ucundan bir ucuna 1 saatte ancak yürüyebildiğimiz, ayak üstü selamlaşmalar, sohbetler ile o iki yüz metrelik sahili bir akşamda ancak iki tur dönebildiğimiz dönemlerdi o zamanlar. Tahta masa ve sandalyeli çay bahçelerinde yerler çekirdek kabukları ile dolu, garsonların çay yetiştiremediği için sürekli fırça yediği dönemler.

“ARKADAŞLARIMIZLA KIŞIN OKULDA YAZIN KUMSALDA BİRLİKTEYDİK”

Koca Silivri, üç ilkokul, bir ortaokul, bir lise, bir de kız meslek lisesi. E doğal olarak herkes aynı ortaokul aynı lise olunca otomatik olarak herkes okul arkadaşı... Kışın okulda birliktesin, yazın kumsalda, akşam sahilde... Her anı bir arada olurdu o dönemin gençliğinin... Ben Hasan Özvarnalı İlkokulunun ilk mezunlarındanım, sene 1986-87, devamında Silivri Ortaokulu ve Silivri Lisesi... İlkokulda en büyük eğlencemiz öğle arasın da Erseven Sitesinin önündeki sahilde çekilen denizdeki adacıklarda oyun oynamaktı, bir gün öylesi dalmışız ki oynamaya (Ben, Bora Sezen, Cenk, Ertuğrul Akbulut) denizin yükseldiğinin farkına varmamışız bir baktık ki denizin neredeyse ortasında mahsur kalmışız, Fikret hoca gelip almıştı bizi denizden…

“SINIF MAÇLARINI HEP DOSTLUK KAZANIRDI”

Çoğumuz ortaokulda, lise de aynı öğretmenlerden öğrendik hayatı, okul bahçesindeki sınıf maçları hep çekişmeye sahne olurdu ama sonunda dostluk kazanırdı, hoş İsmail Dikici hocamızın odasında da son bulmuş maçlarımız yok değildi.. Okulda koridorun başından Mehmet Özkan hocamın sesi duyulduğunda sınıfın en arka sırasındaki öğrencinin kravatını düzelttiği yıllardan bahsediyorum... İlkokulda Yaşar abi, Lisede Basri abi az kovalamadı bizleri elinde süpürge ile çamurlu ayakkabılarla sınıflara girdiğimiz için...

“OMA'S TA MARGARİTA PİZZA YEMEYEN KENDİSİNİ SİLİVRİ LİSELİ SAYMASIN”

Burgercinin lise bahçesindeki küçük camından hamburger almak için bir birini ezen, kantinde peynirli poğaça ile karnını doyurmuş nesiliz biz... Mesela yaşı bana yakın olanların çoğunun ilk yemek randevuları ya Oma's Pizza ya Osman abinin köfteci arabası olurdu, sahilde mesafeli şekilde yan yana yürürken, dalga kırana dönüldüğünde el ele tutuşanların zamanı... Oma's pizza demişken kimse kusura bakmasın Silivri Lisesinde okuyup ta Oma's ta margarita pizza yemeyen kendisini Silivri Liseli saymasın.

“SEYYAR ARABALARDA SATILAN KAVRULMUŞ ÇEKİRDEKTEKİ LEZZET EN İYİ MARKALARDA YOKTU”

Bizim Cem Güner o zaman da aynıydı, sanki Cem'i klonladılar makinesi ile birlikte bugüne getirdiler, hep elinde filmli makine sürekli fotoğraf çekerdi...Dalton’s büfe ve Küpeşte, toplanma noktaları arasında önemli yerlerdi. Yazları şimdiki New Center AVM nim olduğu yerdeki eski çarşıdan balık kokuları içinde geçerek sahile inmek ve tabii ki Zümrüt'ten dondurma, o dönemin önemli faaliyetleri idi bizler için... Sahilde seyyar arabalarda satılan ve ölçümü çay bardağı olan o kavrulmuş çekirdekteki lezzet en iyi markalarda yoktu hiç bir zaman, düşünün çekirdek istiyorsun kaç bardak diye soruyor…

“BİZİM İÇİN HER YER AVM İDİ”

AVM yoktu, bizim için AVM her yerdi. Belediye sinemamız vardı, benim dönemimin muhakkak bildiği ve gittiği, E.T. yi orada seyretmiştim. Köylerde panayırlar olurdu, sonra Yoğurt Festivali zamanları, kasa kasa yoğurtları dağıtırken kaç kere linç ediliyordum valla hatırlamıyorum... Ulusal Bayramlar en önemli günlerdi her zaman, okullar bando takımları eşliğinde soğukmuş yağmurmuş hiç fark etmez Atatürk Meydanında toplanırdı, ben Hasan Özvarnalı Bando Takımını Majörü idim, hani o önde giden, aşağı yukarı sopa sallayan, bütün Silivri yollara dökülmüş bizleri alkışlıyor, bizi görseniz her birimiz ayrı başbakanız sanki, öylesi havalıyız...

“O DÖNEMDE OTOPARK DERDİ YOKTU”

Her evde Caner abinin doldurduğu kasetler çalardı, öyle o da bir şey mi alt tarafı kaset demeyin sakın, yapılmasını bir hafta beklerdiniz, araya torpil koyanlar oldu öne geçmek için. Bak en keyiflisi otopark derdi yoktu o vakit, nerede istersen durabiliyordun...

“DİZLERİMİZİ KANATA KANATA ANTRENMAN YAPARDIK”

O dönem Silivri gençliğinin yarısı nur içinde yatsın Necati Öney hocamızın Silivrispor altyapı antrenmanların da olurdu... Salı perşembe 14.00 – 16.00, nedir bu, antrenman saati, neredeyse 10 sene aynı gün ve saatte... O beton olmuş toprak zeminde dizlerimizi kalçalarımızı kanata kanata yaptığımız çalışmalarda nasıl eğlenirdik, bu arada düz koşularda Necati hocam bakmadığı zamanlarda tüm takım yarı sahadan dönüp hocaya tamam turu tamamladık yalanını da tam kadro söylerdik... Hocamız sanki bilmiyordu yaptığımızı, hep 10 tur yerine 20 tur koşturması bu yüzdendi diye düşünüyorum...Maç günü sabah evden çıkar kulübün şimdiki sahilde olan binasının önünde toplanırdık, bir otobüse doluşur İstanbul'un bir ucundan bir ucuna maça giderdik... Kimler yoktu ki o otobüste, Zafer Sarıbaşak, Zafer Maşalacı, Yetkin Karakaş, Adem, Uğur, Selim, Salim, Ersoy, Şevki, Göksel, Alper, Taner, ohoooo say say bitmez... Tüm keyfimiz devre arasında yediğimiz limon ve maç sonu sahanın etrafında satılan için de iki köfte 2 avuç soğanın olduğu köfte ekmek-ayran... Akşam bazen 7 – 8 olurdu eve varmak, kimse merak etmezdi. Hiç birimizde telefon yoktu ki, şimdi düşünüyorum, aslında biz ne kadar da özgürmüşüz şimdi ki nesillere göre..

“OTOBÜSLERİN ÖN KOLTUKLARI SİGARA İÇİLMEYEN BÖLÜM OLARAK AYRILIYORDU”

1980’li yılların en büyük iki olayından biri İstanbul'a telefon etmekti, diğeri ise İstanbul'a otobüs ile gitmek. Sabah yazdırırdık telefonu, otur bekle ne zaman bağlanır ise artık...Karnemi almışım dedemlere haber vereceğim, nasıl bir heyecan o, saatlerce telefon bağlanacak diye oturmak telefonun yanında... İstanbul’a otobüs yolculuklarımız ayrı bir film, Silivri Birlik ile Silivri Express arasıdaki yolcu kapma savaşı, bir otobüs düşünün ön koltukları sigara içilmeyen bölüm diye satılıyor, yarıdan sonrası sigara içilebilir, dumanda bunun farkında gelmiyor ön tarafa... Sadece E5 var o zamanlar o da tek gidiş tek geliş... Allah’ım git git bitmiyor, bazı zamanlar 3-4 saat, şaka değil... Zamanla yollar genişledi TEM yapıldı da rahatladık... Bir de üniversite yolculuklarımız vardı 90 lı yıllarda, sabah 06.30 ekspres otobüsü ile yıllarca aynı ekip akraba olduk İstanbul yolculuklarında, ne evlilikler çıkmıştır o otobüste emin olun...

“KÜLTÜR EVİ SİLİVRİ’NİN ENTELEKTÜEL SOHBET MERKEZİMİZDİ”

Klasis otel dönemi vardı, Silivri'nin yükselme dönemi, sokaklar sıfır ve modifiye Şahin, Doğan ve Tipo cenneti idi o vakit, özellikle kumarhanenin serbest olduğu dönem orada çalışanlar yılda bir araba yenilerdi, mağazalar çeşit yetiştiremezdi. Kültür evimiz vardı, ama ne kültür evi Silivri'nin entelektüel sohbet merkezi idi, ülkeyi bırakın dünyayı kurtarırdık oradaki sohbetlerde. Her akşam gece yarılarına kadar orada olurduk, nasıl eğlenirdik, tiyatrolar hazırladık, hem de 3 perdelik, kaç akşam kapalı gişe oynadık Belediye Sineması sahnesinde...

“SİLİVRİ UYUMAZDI ÇOĞU AKŞAM, RADYO BAŞINDA SABAHLARDI”

Ve tabi ki kendi adıma Marmara FM günleri, yıllarca program yaptım, Özkan abi ile, Dilek ile, Taner abi ile, sabahlara kadar susmayan telefonlar, istek programları, Silivri uyumazdı çoğu akşam, radyo başında sabahlardı. Alakaya Maydanoz, benim programımın adı. Biraz dilini tutamayanlardan olmam ve o zamanlar binleme olmadığından az dert açmıyor değildim radyonun başına hem kızarlardı, hem de dinlerlerdi, o şekil yani... Biliyorum ki bu yazıyı okuyan çoğu kişi kendi anılarını bulacak burada ve yorumlara benim hatırlamadığım bir çok anısını ekleyecek. Bugün düşünüyorum da benim jenerasyonum Silivri'nin en güzel ve samimi günlerine şahitlik etti sanki, ya da kim bilir belki de bana öyle geliyordur...

Haber : Batuhan Güçlü

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum