Işıklar: "TÜRAM'da bir cemiyet kurduk, bu cemiyet kurtarır bütün Silivri'yi!"
Halkın teveccühü ile 2 dönem üst üste Belediye Başkanlığı yapan Özcan Işıklar ile gerçekleştirdiğimiz röportajda kendisine 10 yıllık görev dönemindeki öncelikli gündemlerini, bugünkü yerel siyaset dilini nasıl bulduğunu, Silivri'ye çizdiği tarım vizyonunun nasıl geliştirilmesi gerektiğini sorduk. 'Dünyayı yeniden keşfe gerek yok. Silivri bunları yakalamış, bir vizyon var Silivri'de' diyen Özcan Işıklar, '500 km² toprağımız var, tarım yapacağız; 52 kilometre sahilimiz var, kıyı balıkçılığı yapacağız; 7 bin yıllık şehir öyleyse din ve kültür turizmi yapacağız. Şehir bunları yapmamız gerektiğini söylüyor. Bunların üstüne düşünürseniz, dünyadaki örnekleriyle de buluşturursanız Silivri, tarımın ve gıdanın Silikon Vadisi olmaya aday' şeklinde konuştu ve ekledi: 'Ben hayal üretmişim! Keşke herkes hayal kursa. Atatürk'te Samsun'a giderken bağımsız bir cumhuriyet hayali kurdu, kurmasaydı ne olacaktık? Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini kurdu, her şey böyle başladı. İşte bizde TÜRAM'da bir cemiyet kurduk, bu cemiyet kurtarır bütün Silivri'yi… Arkasından Tarım Lisesi'ni kurduk. Bu fikri Atatürk'ten aldık. Nutuk'u okuyun yeter. Bir şeylere niyet eden arkadaşlara önerim; okusunlar, hayal kursunlar, vizyon geliştirsinler. Silivri'nin buna ihtiyacı var, kısır tartışmalara değil. Hangi kaldırımı yaptık, hangisini boyadık, bunlar görev; hizmetleri konuşmamız gerekir.'
Silivri Belediyesi önceki dönem Başkanı Özcan Işıklar ile gerçekleştirdiğimiz röportajda kendisine 10 yıllık görev döneminde neleri öncelediğini, bu dönemde havaya hakim siyasetin tonunu nasıl bulduğunu, Silivri’nin geleceğine yönelik hayata geçirdiği tarım projelerinin ve vizyonunun nasıl geliştirilmesi gerektiği sorularını yönelttik. “Hizmetlerimizin merkezinde hep insan oldu” diyen Özcan Işıklar, göreve geldikleri ilk günden itibaren tarım arazilerini korumak ve endüstriyel tarımı geliştirmek adına çalışmalar gerçekleştirdiklerinin altını çizdi. Çöp toplamak, yol yapmak, kaldırımları düzenlemek gibi işlerin belediyenin “asli görevi” olduğunu vurgulayan Işıklar, Silivri’yi “ortaklaşmış düşüncelerle” geleceğe taşıdıklarını kaydetti.
“BİLMEDİĞİNİZ BİR ŞEYİ YÖNETMENİZ MÜMKÜN DEĞİL”
Hazal BAŞARAN: 10 yıllık görev döneminde Özcan Işıklar’ın Silivri için öncelikleri neler oldu?
Özcan IŞIKLAR: Bazı verileri söyleyerek konuya girersem önceliklerimiz kendiliğinden ortaya çıkacak. Silivri’de toplam büyüklük 869 km². Planlı alan 152 km². Orman alanı 273, tarım alanı 416 km². Sahil uzunluğu 51 km². Bina sayısı 62 bin 546. Bağımsız bölüm sayısı 135 bin 484. Hane halkı ortalaması 3.8. Yani bir hanede ortalama 4 kişi oturuyor. Buna göre 600 bin nüfus Silivri’de fiilen oturabilir ama plan öngörüsü de 1,5 milyona gidiyor. Peki Silivri’de nüfus yapısı neydi? Nüfusun %35’i çocuk, yaşlılar %20 civarındaydı, %51’i kadın, %49’u erkek. İş gücüne katılma da Türkiye ortalamasının biraz altındaydı. Nüfusun %64’ü 39’un yaşın altındaydı. 316’ya yakın da sanayi tesisi vardı. 40 bine yakın da sanayi ve hizmet sektöründe çalışanımız vardı. Bunlar benim 2009’da göreve geldiğimdeki rakamlardır. Silivri, 7 bin yılık bir şehir. Büyük bir kıyı şeridimiz, tarım alanlarımız, denizimiz, tarihimiz ve genç bir nüfusumuz var. Bu verileri söylememin nedeni şu; bilmek yönetmektir, bilmediğiniz bir şeyi yönetmeniz mümkün değil. Biz vizyonumuzu işte bu sac ayakları üzerine kurduk.
“AYIRMADAN, KAYIRMADAN, ÖTEKİLEŞTİRMEDEN HİZMET ETTİK”
Önümüzdeki bu verilerin ışığında toplumun ekonomik, sosyal, kültürel, sağlık, çevre, eğitim ve fiziki gelişiminden duyduğumuz sorumlulukla; çocuklara, kadınlara, yaşlılara, yetişkinlere, engellilere dönük olarak projeler ürettik. Bölgemizde yaşayan herkesi ve her kesimi, hiçbir şekilde ayırmadan, herkese eşit şekilde hizmet vermenin yarışında olduk.
“GIDA BANKASI İLE SADAKA KÜLTÜRÜNÜ, SOSYAL DAYANIŞMA ANLAYIŞINA DÖNÜŞTÜRDÜK”
Bir hayal kurduk ve bu çerçevede Silivri’de bireyin doğumundan ölümüne kadar hayatının her anında yanında olan bir sosyalizasyon projesi oluşturduk. Göreve gelir gelmez belediyenin girişinde insanların çaresizliğini yüzüne vuran, bin bir türlü ahiret sorusunun sorulduğu ‘beyaz masa’ anlayışına son verdik. İlçemizde yardımlaşma anlayışını sadaka kültüründen çıkararak, sosyal bir dayanışma anlayışına dönüştürdük. Kurduğumuz Silivri Gıda Bankası ile sağ elin verdiğini sol el görmedi. Yardıma muhtaç ve ihtiyaç sahibi hemşerilerimize din, dil, ırk, siyasi görüşüne bakmaksızın düzenli olarak el uzattık.
“İNSAN ODAKLI EN ÖNEMLİ SOSYAL PROJELERİMİZDEN BİR DİĞERİ, ENGELLİ VE YAŞLI KOORDİNASYON MERKEZİ OLDU”
Engelli ve Yaşlı Koordinasyon Merkezi ile engelli ve yaşlı vatandaşlarımızın tespitlerini yaparak, ihtiyaçlarına yönelik sosyal ve tıbbi rehabilitasyon programları uyguladık. Bu çalışmalarımız evlerinin aylık temizlik, onarım ve düzenleme işlerinin yapılması gibi son derece kıymetli sosyal çalışmalara kadar uzandı.
“İŞ VE İSTİHDAM SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN KARİYER VE İSTİHDAM OFİSİNİ AÇTIK”
Kariyer İstihdam Ofisi’ni hayata geçirerek işverenlerle iş arayanları buluşturduk, onlarca kişinin işe yerleşmesini sağladık. Bu projemizle yerel yönetimlerin de işsizlik sorununu ortadan kaldırabilecek projelerinin olabileceğini ispatladık.
“ADALETLİ BİR KENT YARATMAYA, ONU KORUMAYA VE GELECEĞE TAŞIMAYA GAYRET GÖSTERDİK”
Kent yaratıcı bir kaostur. Doğulusu batılısı, zengini fakiri, yaşlısı genci, eğitimlisi eğitimsizi vardır. Bir çelişkiler bütünüdür aslında. Ötekileştirmeden, kimsenin kimseyi hor görmediği, eşitlik ve refah içerisinde, hiçbir değerimizden vazgeçmeden yönetme becerisini gösterdik. Sadece mahkeme salonlarında değil, kentte de adalet olmalıdır dedik, bölgesel kalkınma araçlarıyla kent rantını bütün kesimlere yaydık.
“SİLİVRİ’DE NE VARSA, MAHALLELERİNDE DE ONU HAYATA GEÇİRDİK”
En pahalı evle, en uygun ev fiyatları arasında 30 kat fark olması gettolaşma yaratır. Buna da dikkat edeceksiniz. Şehrin meydanındaki en değerli caddenin kaldırım taşı ile köyün kaldırım taşı da aynı olacak. Kent adaleti böyle sağlanır. Dikkat edin; benim yaptığım taşlar kent meydanında da aynı, Akören’de de aynı, Çayırdere’de de aynı, her yerde aynı. Huzur böyle sağlanır.
“EN ÖNEMLİ SOSYAL PROJELERİMİZDEN BİRİ DE MAHALLE EVLERİ OLDU”
Kadınların el berecilerini geliştirerek aile bütçelerine katkı sağladığı Mahalle Evlerini kurduk. Toplam kursiyer sayısı 1600’ü bulmuştu. Tasarım yapımı kurslarının yanı sıra ilk yardım, yangın söndürme, insan hakları, psikolojik danışmanlık ve sağlık konularında eğitim çalışmalarına ayrıca önem vermiştik.
“MEYDANLARI HALKA AÇTIK”
Boşnak Bahçeyi, Dalgakıran’ı bırakın; akşamları sahile inmeye korkardı insanlar. Gerçekleştirdiğimiz çay bahçeleri düzenlemeleri ve prestijli yol yapım çalışmaları ile sahilde sandalye sayısı en son yaklaşık 17 bini bulmuştu. Kolektif yaşamı, bir arada olmayı anlayışını savunduk, bu kapsamda meydanlaşma kültürünü hayata geçirdik.
“SİLİVRİ'DE YAŞAMAKTAN DUYULAN MEMNUNİYETİ %93’E TAŞIDIK”
Hemşeri bilincinin yüksek, daha yaşanır, daha modern bir kentin, yaşam kalitesini arttıran hizmetlerin çabasında olduk. Merkezine insanı, onun geleceğini, Silivri’de yaşamayı umut sayan, hemşeri bilincini, birbirine sevgiyi, saygıyı, insan onurunu, insan olmayı, onun için yaşamayı, var olmayı koyan anlayışı oluşturduk. 81 ilden hemşerisi bulunan Silivri’de, “Silivri’de yaşamaktan memnun musunuz?” anketinden %93’lük bir sonuç çıktı. %65’le almıştık, %93’e taşıdık.
“İNSANLARIN BİRBİRİNDEN KOPMASINI İSTEYEN ANLAYIŞA KARŞI; BİR OLMAK, BERABER OLMAK, TEK YUMRUK OLMAK İÇİN ADIMLAR ATTIK”
Terör yapıyorlar, bunların amacı insanları korkutup sindirerek evlere sokmak, toplumdaki diyaloğun kopması! İşte pandemiyi çıkaran üst akıl da böyle bir şey. İnsanların birbirinden uzaklaşması, kitlesel eylemlerin engellenmek istenmesi, yardımlaşma ve dayanışmanın bitirilmesi, diktatöryel anlayışlar ve popülist politikaların devam etmesi... Ben böyle okuyorum bu süreçleri. Tam tersi insanları sokağa çıkarmalıyız; kolektif yaşam geliştirilmeli, diyalog ortamı artırılmalı, sosyal dayanışma çoğaltılmalı, yaşam kalitesi yükseltilmeli. Böyle olunca üretim artar, üretim artınca refah artar, refah artınca zenginleşme artar. Zenginleşme bir kişinin elinde toplanmıyor, kolektif yaşamlarda dağılıyor.
“CEMİYET KURMAK EN ÖNEMLİ GÜCÜMÜZ”
Bizim çok önemli hasletlerimiz var. Cemiyet kurmak en önemli gücümüz. Atatürk, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini kurdu. Bir cemiyetle başladı Kurtuluş Savaşı. Türk milletinin böyle bir kültürü var. Bu anlamda cemiyet kurma en önemli özelliklerimizden biri. Bugün dikkat ediyorum bütün derneklere ve cemiyetlere baskı var. Bu sistem oradan kırmaya çalışıyor bizi. Bu çok kötü. Değerlerimizi birlikte yaşamak, koruyarak zenginliklerimizi gelecek kuşaklarımıza aktarmak konusunda ciddi bir çaba ortaya koyduk.
“PANDEMİ DÖNEMİNDE SIKÇA DUYAR OLDUĞUMUZ KAMUCU POLİTİKALARI, BİZ 10 SENE ÖNCE YAPTIK”
Peki 416 km² tarım alanımız varken tarımla ilgilenmemek mümkün mü? Silivri’mizin ne kadar büyük bir tarım potansiyeli olduğunu daha çok vurgulama ihtiyacından hareketle ilçenin yerel ürünlerini markalaştırmak ve üretimini arttırarak bölgeye ekonomik ve sosyal katkı sağlamak amacıyla çeşitli organizasyonlara imza attık. Ve bunu sadece merkezde yapmadık. Silivri’nin diğer mahallelerini de merkezi gibi çekim noktası haline getirmeye çalıştık. Kamucu politikaları pandemi döneminde çok sık duyar olduk, biz bunları 10 sene önce yaptık. Biz belediyeciliğe böyle baktık.
“ADİL VE HAKKANİYETLİ BİR PLANLAMA YAPTIK”
Fakirlikte, yoklukta, çaresizlikte kültürü sağlayamazsınız. Önce bir refah yaratmalısınız. Refah yaratabilmek için de dediğim gibi, kentte ekonomik kalkınma modeli oluşturmanız gerekir.
“TÜM OLUMSUZ KOŞULLARA RAĞMEN BOŞLUK YARATMADAN VE HİZMET AKIŞINI AKSATMADAN ÖZVERİYLE ÇALIŞTIK”
Silivri’de dokunmadığımız mahalle, yapmadığımız yol yok. 35 mahallenin pazar yeri, muhtarlık, yolları, meydanları vb. asgari standartların tamamı elden geçirildi. 8 tane belediyeyi teslim aldıktan sonra neredeyse büyük bir şehri bir araya getirme yükümlüğü ile karşı karşıya kaldık. Bu beldeleri teslim almak, onları bir belediye yapmak, kentleşme sürecine sokmak için büyük bir mücadele sarf ettik.
“KONUŞARAK VE PAYLAŞARAK BU KENTİ BİRLİKTE YÖNETTİK”
Yönetimde ve hizmet anlayışımızda boşluğa yer vermemek ve mahallelerimizde yeniden ve yerinden yönetimi hayata geçirmek için Türkiye’de ilk defa Mahalle Konseylerini kurduk. Mahalle konseylerimiz, belde belediyeleri kapatıldıktan sonra buradaki sorunları belediyemize ileten, yerinde gördüğünü paylaşarak, yapılmasını, çözülmesini sağlayan, halkın günü birlik ve geleceğe yönelik taleplerini bir program halinde aylık görüşmelerle kararlar alıp, bu kararların takip edildiği bir mekanizma haline geldi. Bu çok önemli bir görevdi. Belediye meclislerinin benzer görevlerini yapan bir anlayışla çalıştı.
“YOL, BOYAMA, ÇÖP BUNLAR GÖREV; BİZ SİLİVRİ’Yİ GELECEĞE TAŞIYAN HİZMETLER ÜRETTİK”
Yani dikkat ederseniz bu söylediklerimin için yol yok, boyama yok, tamirat yok, çöp yok, kaldırdım yok… Bunlar görev. Ben hizmetlerden bahsediyorum. Şehre hayat vermekten, şehri ortaklaşmış düşüncelerle geleceğe taşımaktan söz ediyorum…
“SİLİVRİ'DE BÜYÜK BİR AİLE OLDUK”
Bizi birbirimizden koparmaya çalışan, bizi birbirimizin ötekisi yapmaya çalışan anlayışlara karşı kültürel kimliğimizi korumanın ne kadar önemli bir zenginlik olduğunu anlatmaya çalıştık. Özellikle bu pandemi döneminde bu bakışımızın daha iyi anlaşıldığını düşünüyorum. Biz Silivri’ye böyle baktık…
“BİR TAHAMMÜLSÜZLÜK VAR”
Hazal BAŞARAN: Silivri’deki bugünkü siyaset dilini nasıl buluyorsunuz?
Özcan IŞIKLAR: Tabi Türkiye’nin genelinden Silivri’yi ayrıştıramıyorsunuz. Sosyal medyayı izlerken görüyorum, bir tahammülsüzlük olduğunu sezmeye başladım. Hoşgörü ortamı biraz azaldı gibi. Hemen tepkili cevaplar geliyor. Beni tanıyanlar bilir; bende öyle tepkili cevaplar vermezdim. Partimizden arkadaşlarımız da vermezdi. Şimdi biraz daha gergin buluyorum. Buna gerek yok.
“POLEMİĞE, AYAĞA DÜŞÜRMEYE, KORKU TOPLUMU YARATMAYA GEREK YOK”
Hakaret içermediği sürece bırakın insanlar istediğini söylesin. Ben bana bire bir hakaret edenlere dahi cevap vermiyorum. Bilerek cevap vermiyorum çünkü ben o tarif ettikleri kişi değilim, söylediklerinin hiçbiri doğru değil. Doğru olmayan bir şeye kalkıp da ne diye cevap vereyim ki? Polemiğe, ayağa düşürmeye, korku toplumu yaratmaya gerek yok. Korku hem korkutanı, hem de korkanı çürütür. Çürümüş bir toplumda insanlar içine kapanır. Zannedilir ki ses çıkmıyor. Tam tersi içinde biriktirir. Sünger gibi suyu çeker bir gün bakarsınız salar.
“SİLİVRİ’DE YAŞAMAYI GÜZEL KILAN, BİZİM VAR ETTİĞİMİZ DEĞERLERİN BİRAZ ÖRSELENDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM”
Biraz gergin bir ortam görüyorum, biraz tahammül sınırlarının azaldığını görüyorum. Silivri’de hoşgörü ortamının, Silivri’de yaşamayı güzel kılan, bizim var ettiğimiz değerlerin biraz örselenmeye başladığını düşünüyorum. Bunu genel ortamın Silivri’ye de yansıması gibi görüyorum. Bundan kaçınmamız gerekir. Biz bundan etkilenmeyelim. Silivri’de yaşatmaya çalıştığımız bir huzur ve barış ortamı var, onu muhafaza edelim.
“SİLİVRİ BİRÇOK POTANSİYELİ İÇİNDE BULUNDURAN BİR KENT AMA BUNA GÖRE PROJE ÜRETİLDİĞİNİ PEK GÖREMİYORUM”
Hazal BAŞARAN: Yerel siyasette yöneticilerin/seçilmişlerin gündeminde olması gerektiğini düşündüğünüz konular neler?
Özcan IŞIKLAR: Konuşmamın başından beri söylediğim üretim, istihdam, kültür, yaşam umudu, vizyon, Silivri’yi değiştirme ve dönüştürme, özellikle pandemi sonrasında adını bile duymadığımız yeni meslekleri filizlendirmenin altyapısını Silivri’de oluşturabileceğimizi düşünüyorum. Çok dinamik bir nüfusumuz var. İstihdam yaratabilecek sektörlerimiz var. Böyle bir sosyo-kültürel yapımız var. Allah vergisi bir coğrafi zenginliğimiz de var. Her şey mevcut. Bu dili kullanmamız lazım ve buna göre proje üretmemiz lazım. Maalesef bunları pek göremiyorum.
“GERÇEKÇİ HAYALLER KURUP PEŞİNDEN GİTMEK GEREKİR”
Ben bunları çok dile getiriyordum. Bana hayal kuruyorsun diyorlardı ama hayal kurmadan hiçbir şey olmaz. Bugün Edison hayal kurmasaydı mumda oturuyorduk. Hep hayal kuracaksınız ama nasıl bir hayal? Gerçekçi, verilere hakim olarak kuracaksınız. Ben Silivri’de bir “Veri Üniversitesi” ve “Sağlık Üniversitesi” kurulmasını istemiştim mesela. Şimdi bunu Bakandan duyuyorum. Türkiye’de veri üniversitesi yok, tüm fakültelerinin sağlık üzerine olduğu bir sağlık üniversitesi yok. Türkiye’nin gerçek parametrelerini, umutlarını, hayallerini bilmeden yönetmeye çalışıyoruz. Türkiye’nin o kadar büyük bir toprak, üretim ve insan gücü var ki… Bunları konuşmamız lazım. Siyasetin dili bu olması lazım.
“VERİLERE HAKİM OLMADAN, KAFA YORMADAN, KOLAYCILIĞA KAÇARSANIZ; BU İŞ, -BEN OLSAYDIM BÖYLE OLURDU- GİBİ SIĞ SÖYLEMLERE DAYANIR”
Bana göre biraz çaba gerektiriyor. Okumak, izlemek, veriye hakim olmak gerekiyor. Fakirleştiriyor, sığlaştırıyor öbür türlüsü. Bu seferde ne oluyor? “Ben de yaparım, “Ben olsaydım şöyle olurdu”, “Ben olsaydım böyle olurdu” gibi sığ söylemlere dayatıyor işi… Fazla kafa yormaz, düşünmez, kolaycılığa kaçarsanız “ben de yaparım”a dönüşüyor işte.
“BİZİM COĞRAFYAMIZ, BİZİM KADERİMİZİ BELİRLEMİŞ ZATEN”
Hazal BAŞARAN: “Topraklarımızı korumak boynumun borcu” dediniz. Önce Tarımsal Üretim ve Araştırma Merkezi (TÜRAM), devamında Tarım Lisesi’ni hayata geçirdiniz. Peşi sıra Tarım ve Yaşam Bilimleri Üniversitesi, Tarım Teknoparkı, Organize Tarım Bölgesi, Ekolojik Turizm Müzesi projeleri için altyapı hazırlığına giriştiniz. “Tarımsal Sit Alanı” kavramını sizden duyduk. Lavanta Hasat Şenliğiniz, çiftçiye yerli tohum-fide teşvikiniz, üretici eğitimleriniz ve daha pek çok girişiminiz hafızalarımızda tazeliğini koruyor. Tarım ve üretim odaklı politikalarınız, ardınızdan gelen yönetimin de belediyecilik anlayışında beslendiği en büyük kaynaklardan biri… Silivri’ye çizdiğiniz bu tarım vizyonu nasıl geliştirilmeli?
Özcan IŞIKLAR: Çok güzel bir tespitiniz var. Bunun üstüne söylenecek çok bir şey yok. Yaşadık bunu hep beraber. Bir musibet bin nasihatten iyidir derken, bu pandemi bize bunların hepsini öğretti. Coğrafyalar insanların kaderini belirler. Bizim coğrafyamız, bizim kaderimizi belirlemiş zaten. Bunun üstüne düşünmemiz lazım. Dünyayı yeniden keşfe gerek yok.
“BİR ŞEHRİ YÖNETMEYE TALİPSENİZ, O ŞEHİRLE İLGİLİ BİR HİKAYE YAZMAK ZORUNDASINIZ”
Bir şehri yönetmeye talipseniz, olur veya olmaz, o şehirle ilgili bir hikaye yazmak zorundasınız. Niyet göstermek zorundasınız. Siyaset bizde böyle yapılmıyor.
“BİR GÜNDE BELEDİYE BAŞKANI OLMAK KÖTÜ, HAZIRLIĞINIZ YOKSA O DAHA KÖTÜ!”
Parti gösterirse aday oluyorsunuz. Şehrin sıradan bir insanıyken bir gün sonra en önemli kişisi oluyorsunuz. Hiçbir meslekte böyle bir günde yükselemezsiniz. Bir siyasette var. Bir günde cerrah olabilir misiniz? Bir günde mühendis olabilir misiniz? Ama bir günde belediye başkanı olabiliyorsunuz. Kötü bir şey. Eğer altında hazırlığınız yoksa o daha kötü. Şehir kime emanet? Peki sandığa giderken insanlar size neyi emanet ediyor? Kaderini. Ne kadar ağır bir şey ve ne kadar ulvi bir yetki. Siz buna karşılık ne yapıyorsunuz? Hazır mısınız? Göreve geldiğimde ben bunların hepsini toparlamıştım. 2 yıl hazırdım zaten. Başkan Yardımcılığı yapmış olmamın da bir avantajı vardı.
“SİLİVRİ İÇİN PANDEMİDEN SONRASINA BİR PARANTEZ AÇILIP, YENİ BİR ENVANTER ÇALIŞMASI YAPILMALI”
1994’te Kadir bey (Allah rahmet eylesin) Silivri’nin verilerini toplayan bir araştırma yapmıştı. İş Adamları Derneği ile beraber Silivri’de tekrar bir envanter çalışması yapılması lazım. Bu pandemiden sonra ne kaldı ortada? Silivri’de kaç tane fabrika var, kaç tane genç işsiz var, kaç tane dükkan kapandı, ne kadar esnaf var? Sokaktaki kedi köpeğe, ağaçlara varıncaya kadar saymamız lazım. Hanemiz kaç tane? Ne kadar alanımız var? Ne kadar iş yerine ihtiyacımız var? Ne yapacağız? Hangi sektörler gelişmeli? Benim Sayın Başkana önerim budur. Hizmet bu. Çöpmüş oymuş buymuş öbürleri görev. Buraları düşünmemiz lazım. Siyasetin dili böyle olmalı, böyle bakmalıyız.
“SİLİVRİ, TARIMIN VE GIDANIN SİLİKON VADİSİ OLMAYA ADAY”
Biz SWOT analizi yaptık. Güçlü yanlarımız, zayıf yanlarımız böyle ortaya çıktı. 500 km² toprağımız var, tarım yapacağız; 52 kilometre sahilimiz var, kıyı balıkçılığı yapacağız; 7 bin yıllık şehir öyleyse din ve kültür turizmi yapacağız. Şehir bunları yapmamız gerektiğini söylüyor. Bunların üstüne düşünürseniz, dünyadaki örnekleriyle de buluşturursanız Silivri, tarımın ve gıdanın Silikon Vadisi olmaya aday. Şimdi benim sözüme gelindi. Bakanın ağzından Çatalca ve Silivri’nin tarımın ve gıdanın Silikon Vadisi olacağını duydum. Ben bunları 10 sene önce söyledim. Kadir beyle de beraber bunları konuştuk. Kadir bey de sağ, Allah sağlık sıhhat ve uzun ömürler versin.
“ŞÜYUU VUKUUNDAN BETER”
Peki bunu yapmak, içini doldurmak için ne lazım? Bir Tarım ve Yaşam Bilimleri Üniversitesi, bir Veri Üniversitesi, bir Sağlık Üniversitesi lazım. İbrahim Arıkanlı vefat etmeden önce kurmuştu, binalar da yarım duruyor orada. Şu üniversitelerin, öğrencilerin Silivri’de olduğunu düşünün… Toprağı olmayan ülkeler topraksız tarım yapıyorlar; bizim toprağımız var, tarım yapmıyoruz. Hani bir laf vardır, şüyuu vukuundan beter. Söylenmesi olmasından önemli. Söyleyin bir kere siz, ne kadarı oluyorsa o kadarı olsun. Birisinin bunları söylemesi lazım.
"TÜRAM'DA BİR CEMİYET KURDUK, BU CEMİYET KURTARIR BÜTÜN SİLİVRİ'Yİ"
Ben hayal üretmişim! Keşke herkes hayal kursa… Atatürk’te Samsun’a giderken bağımsız bir cumhuriyet hayali kurdu, kurmasaydı ne olacaktık? Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini kurdu, her şey böyle başladı. İşte bizde TÜRAM’da bir cemiyet kurduk, bu cemiyet kurtarır bütün Silivri’yi… Arkasından Tarım Lisesi’ni kurduk. Bu fikri Atatürk’ten aldık. Nutuk’u okuyun yeter. Atatürk, Orman Çiftliği’ni neden tarıma elverişli onca yer varken Ankara’da çorak bir alan üzerine kurdu? Üreticilere rehber olmak, Türkiye tarımına modern bir çiftliğin örnek yöntemlerini hediye etmek, hem de bazı durumlarda ilmin dahi gerçekleşmesini mümkün görmediği girişimlerin de gerçekleştirilebileceğini kanıtlamak gibi çok önemli bir teşebbüste bulunmak için. Atatürk kent tarımını ilk oluşturan liderlerden biri dünyada. Şimdi bunlar hayal miydi?
“OKUSUNLAR, HAYAL KURSUNLAR, VİZYON GELİŞTİRSİNLER”
Silivri bunları yakalamış, bir vizyon var Silivri’de. Bunun üstüne niye gitmiyoruz? Bir şeylere niyet eden arkadaşlara önerim; okusunlar, hayal kursunlar, vizyon geliştirsinler... Silivri’nin buna ihtiyacı var, kısır tartışmalara değil. Hangi kaldırımı yaptık, hangisini boyadık, bunlar görev; hizmetleri konuşmamız gerekir…
Röportajımızın devamı farklı konularla gelecek...