Yılmaz'dan 8 Mart mesajı: İdam cezası Türkiye'de konuşulmalıdır!
8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Silivri Belediyesi tarafından düzenlenen programda konuşan Başkan Yılmaz, "Ülkemizde, 2021 yılı içinde 307 kadın katledilmiştir. Bunların çoğunluğu ya devlet koruması altındayken ya da boşanma davası sürerken hedef olmuşlardır. Bu yılın Ocak ayında 26, Şubat ayında ise 23 kadın cinayeti işlenmiştir. İstismar suçuna getirilecek cezalar, ister kimyasal isterse de ebedi mahkûmiyet olsun, sonuna kadar uygulanmalı, sonuna kadar istismarcıların hesabı görülerek iyi hal falan da dikkate alınmamalıdır. Haddi zatında idam cezası Türkiye'de konuşulmalıdır" ifadelerini kullandı.
Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Silivri Belediyesi tarafından düzenlenen programda konuştu.
Kadınların gününü kutlayan Başkan Yılmaz, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Her yıl 8 Mart günü geldiğinde hem ülkemizde hem de dünya üzerinde kadınlar konuşuluyor, kadınlarla ilgili değerlendirmeler herkesin bilgisi çerçevesinde yapılıyor.
Mazisi 165 yılı bulan, demokratik nitelikli bir mücadelenin yıl dönümünde, kadın haklarıyla ilgili herkes, yerkürenin her zemininde kanaat ve yorumlarını paylaşıyor. Aynısı ülkemizde de gerçekleşiyor, ülkemizde de gündeme geliyor. 8 Mart 2022’de, Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle çok sayıda toplantı, panel, konferans, münazara, hatta münakaşa yapılacağı bellidir.
Biz kadın deyince ne anlamalıyız?
Beşik sallayan anne, çocuğunu doyurup, giydirip büyüten ebeveyn mi? Biz kadın denildiğinde neyi görmeliyiz? Evini çekip çeviren, eşine destek veren, aşını işini dert eden bir fedakârlık anıtı mı? Biz kadını nasıl tarif etmeliyiz? Şeref ve namus timsali, ar ve iffet simgesi mi? Kadına baktığımızda neyin mahcubiyetini yaşamalıyız? Dinmeyen şiddetin mi? Verilmeyen değerin mi? Eksilmeyen istismar ve cinayetlerin mi? Kadına baktığımızda, bu söylediklerimin hepsi fazlasıyla vardır ve karşımızdadır. En temel sorun, en bariz ayıp, kadının bir insan olduğu gerçeğinin unutuluyor, umursanmıyor oluşudur. Kadın her şeyden önce bir insan, her şeyden önce eşref-i mahlûkattır.
Bozkırın tezenesi merhum Neşet Ertaş, kadınları tarif ederken; “Kadınlar insandır, biz ise insanoğlu” sözüyle, muazzam bir teşhis hüneri göstermiş, mutlak bir doğruya temas etmiştir. Ancak, kadınların gönülleri yıkılmaktadır. Kadınlar şiddete, istismara, tacize maruz kalmaktadır ki, bu dehşet tablosu insanım diyen, vicdan sahibi her kişi için utançtır.
Hz. Mevlana diyor ki: “Gönül yıkmak, Kâbe yıkmaktan daha büyük bir günahtır.”
Peki, yıkılanı nasıl onaracağız? Yıkımı nasıl engelleyeceğiz? Düşeni nasıl ayağa kaldıracağız? Fiziksel, duygusal, psikolojik şiddete uğrayan kadınlarımıza ne diyeceğiz, onlarla nasıl helalleşeceğiz?
Sürekli kadına şiddetten yakınma vardır, konu herkesin dilindedir. Sokak ortasında, adliye önünde, ev veya meskenlerin içinde, iş yerlerinde hunharca öldürülen kadınlar sadece Türkiye’nin değil, sadece bölge ülkelerinin değil, tüm insanlığın kanayan yarası, kanatlanmış çığlığıdır. Bu çığlık masumdur, bu çığlığın gözü yaşlıdır. Ülkemizde, 2021 yılı içinde 307 kadın katledilmiştir. Bunların çoğunluğu ya devlet koruması altındayken ya da boşanma davası sürerken hedef olmuşlardır. Bu yılın Ocak ayında 26, Şubat ayında ise 23 kadın cinayeti işlenmiştir. İstismar suçuna getirilecek cezalar, ister kimyasal isterse de ebedi mahkûmiyet olsun, sonuna kadar uygulanmalı, sonuna kadar istismarcıların hesabı görülerek iyi hal falan da dikkate alınmamalıdır. Haddi zatında idam cezası Türkiye’de konuşulmalıdır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyor ya; “Şuna inanmak gerekir ki; dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir.” Böyle bir eser sahibi insan varlığına kıyılması karşısında, ne zaman ayağa kalkacağız? Her şeyden malumat sahibi olurken, duyduğumuz, haberini aldığımız veya okuduğumuz şiddet sahnelerine, daha ne kadar tepkisiz kalacağız? Aydınız, moderniz, çağdaşız, Cumhuriyet’in bekçisiyiz diye afra tavra satanlar, kadınları sadece çıkarları doğrultusunda akıllarına getiriyorlar. Diğer taraftan, meczubun birisi çıkıyor, kadınlara kocalarından dayak yedikleri için şükretmelerini tavsiye edebiliyor. Meselenin tuhaf yanı ise, bunu da din ve diyanet adına yapabiliyor. Asansöre, yabancı bir erkek ile kadının birlikte binmesinin sakıncalarından utanmadan, sıkılmadan, yüzü kızarmadan bahsedebiliyor. Ne ara bu kadar sapık türedi? Hangi ara kadınlarımıza, çocuklarımıza göz koyan ahlaksızların, onları töhmet altında bırakan alçakların sesi çıkmaya başladı? Her kadın ve çocuk istismarı insanlığa ihanettir. Ve hiçbir ihanet, cezasız bırakılmamalıdır. Her kadın cinayeti, istikbalimizin kalbine indirilmiş hançer, Türk-İslam medeniyetinin ufkuna gerilmiş kanlı gömlektir. Hâlâ istismarları ve işlenmiş cinayetleri konuşuyor olmaktan, bu zulmü önleme adına, bir arpa boyu mesafe alamamaktan, ızdırap duyulması lazımdır. Yaşanan felaketler kadar, bir de hiç gündeme yansımayan, yansıtılmayan pek çok mağduriyetler olduğu kuşku götürmez bir gerçektir. Korkudan, tehditten, baskıdan dolayı konuşmaktan çekinen kadın veya çocuklarımızın elinden tutmak, onların derdine derman olmak, aynı zamanda insani, aynı zamanda vatandaşlık görevidir.
İnsanın mutsuz olduğu yerde, devlet istikrarlı olamaz. İnsanın korku içinde olduğu yerde, asayiş ve huzurdan iz bulunamaz.
Kadın ailedir, kadın annedir, kadın vatandır, kadın ülkedir, kadın gelecektir, kadın gelecek nesillerin teminatıdır. Eğer var olacaksak, eğer geleceği şuurla kavrayıp, irademizle kaleme alacaksak, kadına yönelik şiddeti durdurmalı, katiller ve şiddet failleri toplumdan tecrit edilmelidir. Kim ki, kadına bir fiske vurduysa, kim ki, kadına küfür ve hakarete yeltenmişse, buna pişman edilmelidir. Bunlar yapılmaz ise, gelecek elimizden kayıp gidecektir.
Hukuki, siyasi, tıbbi, vicdani, ahlaki tedbir ve tecrübelerle şiddetin kaynağı yerinde kurutulmalıdır. Kadın hak ettiği toplumsal mevkii almalı, siyasetten ticarete, ekonomiden sanata, eğitimden spora layık olduğu mertebelere ulaşmalı, yalnızca şiddet konuşulurken hatırlanmamalı, yalnızca 8 Mart’a sıkıştırılmamalıdır.
Bu sorumluluk hepimizin omuzlarındadır. Unutmayınız ki, kadınlar kadar güçlüyüz, kadınlar kadar insanınız, kadınlar kadar medeniyiz. Kıymetli hanımefendiler, sizler ve çocuklarımız için yaptığımız bazı hizmetlerimize de değinmek istiyorum. Kültürün, sanatın ve sporun içinde daha fazla olabilmeniz amacıyla birçok etkinlik düzenliyor, kadınlarımıza her alanda pozitif ayrımcılık yapıyoruz.
Anneler iş hayatına katılabilsin diye 2 kreş projesine arazimizi verdik, 1 kreşi de kendimiz yaptık. Açılış için gün sayıyoruz. Çeltik ve Ortaköy’e yeni ilkokul binaları kazandırdık.
Selimpaşa, Yeni Mahalle ve Mimarsinan mahallelerimiz olmak üzere 9 yeni okulun temel atımına kısa bir süre sonra başlıyoruz. Huzurlu ve güvenli parklarda vakit getirebilmeniz için 3 yılda 24 parkı sizlere ve çocuklarımıza hediye etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Mimarsinan Mahallesi’nde hizmete açtığımız çok amaçlı spor salonu ile kadınlarımızın spor aktivitelerini rahatlıkla gerçekleştirmelerini sağlıyoruz. En büyük gayenizin çocuklarınıza iyi bir gelecek hazırlamak olduğunun fakındayız.
Biz de bu uğurda size yardımcı olmak, destek olmak, omuz vermek adına çalışmalar yürütüyoruz. Eğitim diyerek Silivri’nin en uzak köylerinden başlayıp; kütüphanesi, tiyatro salonu, bilgisayar odası olmayan okulumuz kalmayacak dedik. 11 köy okulumuzun bütün fiziki şartlarını iyileştirdik. Tuvaletlerini A’dan Z’ye yenileyerek kolejler ile yarışır hale getirdik.
Bu yıl 1’inci sınıfa başlayan 3.000 civarında çocuğumuza, kırtasiye malzemelerinin bulunduğu okul çantaları hediye ettik. 1’inci, 5’inci ve 9’uncu sınıfa başlayan 1.500 öğrencimize okul kıyafetleri hediye ettik. Yine bu yıl üniversiteyi kazanan Silivrili tüm çocuklarımıza 500 TL burs verdik. Milli Savunma Üniversitesi sınavlarına giren bütün öğrencilerimizin sınav kayıt ücretlerini ödedik. Bu yaz üniversite sınavına girecek 5 ila 7 bin arasındaki çocuğumuzun sınav ücretlerini de biz ödüyoruz. Nişantaşı Üniversitesi ile hayata geçirdiğimiz Güzel Sanatlar Akademisiyle çocuklarımızı sanat eğitimi veriyoruz.
Silivri’nin köylerinde yaşayan çocuklarımızın hiçbir şeyden geri kalmasını istemiyoruz. Bu nedenle köylerimize futbol sahaları, basketbol sahaları, oyun alanları ve parklar kazandırmaya devam ediyoruz. Oyun atölyeleri, çocuk tiyatroları, kadınlara özel tiyatrolar ve yazlık sinema gibi etkinliklerle sizlerle bir araya geliyoruz. Teknopark projemizle, kadın istihdamı ve girişimcilikte yeni bir döneme kapı aralıyoruz. İlçemizde kavun ve bamya üretimi yapan kadınlara belediye arazilerimizi bilabedel, hiçbir ücret almadan tahsis ediyoruz.
Bamya üreticisi kadınlarımızın yanlarında oluyoruz. Tarımsal alanda kadın kooperatiflerinin kapasitelerinin geliştirilmesi, kooperatif sayılarının ve görünürlüklerinin artırılması için çalışmalar yapıyor, girişimci kadınlarımızı üretime teşvik ediyoruz. Mahalle evlerimizde yaklaşık 2000 kadınımıza el sanatları üzerine eğitimler veriyoruz. Özel bireylerimizin annelerine, EYKOM merkezimiz aracılığıyla birçok konuda hizmet sunuyoruz.
Biz, ‘Kadınlara dokunulduğunda hayatın her noktasına dokunulur’ düşüncesinden hareketle; siz değerli kadınlarımızın emrinde olmaya, her daim en büyük destekçiniz olmaya devam edeceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle tüm kadınlarımızın ve aziz şehitlerimizin muhterem annelerinin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor, saygılarımı sunuyorum.”