Başkan İmamoğlu, "Atatürk'ün Vasiyeti" dedi ve İstanbul'a müjdeyi verdi
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil’in Tele1’de yayınlanan “Demokrasi Arenası” programına katıldı. İmamoğlu, Afet İnan’ın, “Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler” kitabını kaynak göstererek, “Fatih Sultan Mehmet ve İstanbul” sürecini tanımlayan bir anıtı, kente kazandıracaklarının müjdesini verdi.
Editör: Yaz Dostum
30 Mayıs 2020 - 17:56 - Güncelleme: 30 Mayıs 2020 - 18:06
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, usta gazeteciler Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil’in Tele1’de yayınlanan “Demokrasi Arenası” programına katıldı. İmamoğlu, Dündar ve Özdil’in farklı konularla ilgili sorularına, detaylı yanıtlar verdi. Özdil’in, “Hacıosman’daki yeşil alana Atatürk Kent Ormanı adının verilmesini memnuniyetle karşılıyorum” sözleri üzerine konuşan İmamoğlu, Atatürk’ün isminin mutlaka yaşatılması gerektiğini vurguladı. İmamoğlu, “Biz, ta Aralık ayında, İBB Meclisi’ne talebimizi, çok değerli bir nokta olan Hacıosman’da, 1 milyon metrekarelik devasa bir ormanı, Atatürk Kent Ormanı diye isimlendirme adına ilettik. Mart ayından beri Meclis yapamıyoruz 3 ay orada bekletilmesi de bizi üzmüştü. Umuyorum Temmuz ayı Meclisi’nde çıkacak. Ama çıkmasa da oranın adı artık Atatürk Kent Ormanı” dedi. Mustafa Kemal Atatürk’ün Osmanlı'nın belli dönemlerini kendine örnek alma ve bu konularla ilgili araştırmalar yapmasının herkes tarafından bilindiğini dile getiren İmamoğlu, Afet İnan’ın, “Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler” kitabını kaynak gösterdi.
“ATATÜRK’ÜN GEÇMİŞE DUYDUĞU BU SAYGIYI BİR VASİYET KABUL EDİYORUZ”
Kitaptaki bir bölümü kendisine Atatürk’ün bir vasiyeti kabul ettiğini vurgulayan İmamoğlu, şunları söyledi:
“Kitabın 249’uncu sayfasında Mustafa Kemal Atatürk için şöyle diyor: ‘Büyük Fatih'e her zaman hayranlığını belirten Atatürk, o büyük Türk devlet adamı için İstanbul'da ebedi kalabilecek bir abidenin ve hatta heykelinin yapılmasını daima söylemiş ve arzu etmiştir. Bu yer için Ayasofya Camii yanındaki meydan, Kızkulesi, Rumeli Hisarı veya Fatih'in gemilerini kızakla geçirdiği deniz kıyısı’ diye yer tarifini yaparmış. Aynı kitabın, 431’nci sayfasında da ‘Atatürk, son Osmanlı Devleti'nin çökme nedenlerini bilmekle, iyi dersler almıştır. Fakat yine Osmanlı Devleti'nin yükseliş devri için, hayranlık ve sevgi beslemiştir. Onun için, Fatih sadece bir Türk büyüğü değil, dünya tarihinde de en büyük adamdır’ diye yorum yapmış. Mustafa Kemal Atatürk’ün geçmişe duyduğu bu saygıyı bir vasiyet kabul ediyoruz. Bunu yerine getirecek çalışmalarımızı başlattık. İstanbul’da fetih yolu çalışıyoruz. Tarihi yarımadada Fatih Sultan Mehmet'in izini taşıyan bir rota çalışması bu. Hatta bunun bir sanatsal çalışmasını da yapacağız.”
“VEDA YOLU ROTASI’NI İSTANBUL'A HEDİYE EDECEĞİZ”
Bu anlamda ikinci rotalarının “Koca Sinan Rotası” olacağına dikkat çeken İmamoğlu, “Bence İstanbul'un en değerli izlerini bize hediye eden Mimar Sinan'ın rotası. Ki bu İstanbul’un birçok yerine de yayılır, sadece tarihi yarımada da yoktur. Bir başka rota; o da şu: Mustafa Kemal Atatürk'ün bu şehre verdiği önemi ve bu şehirden veda ederek ebedi istirahatgahına giderken çizilen yolu, biz bir veda yolu, aynı zamanda da bir başlangıç yolu olarak kabul ediyoruz. Dolayısıyla Dolmabahçe'den başlayan, Karaköy’ün içinden geçen ve Galata Köprüsü'nden sonra Gülhane Parkı’nın içinden Sarayburnu’na indiği o rotayı da bu milletin önderinin bir ‘Veda Yolu Rotası’nı İstanbul'a hediye edeceğiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetini de İstanbul’un en doğru yerinde, tavsiyelerini dikkate alarak, doğru bir yarışmayla, Fatih Sultan Mehmet ve İstanbul sürecini tanımlayan bir anıtı da bu kente inşallah hediye edeceğiz” dedi.
“BİR PROJENİN SAHİBİ BİR SİYASİ PARTİ OLMAZ”
İmamoğlu, Uğur Dündar’ın Haliç’in çamuru ve eski İSKİ Genel Müdürü ve eski bakanlardan Veysel Eroğlu’nun bu konuya dönük eleştirileriyle ilgili hatırlatmasına ise özetle şu yanıtı verdi:
“Dünyanın gelişmiş ülkesinde, bir projenin sahibi bir siyasi parti olmaz. Dünyanın hiçbir ülkesinde, süreci ‘Ben yaptım’ diye tariflemek, çok da normal karşılanmaz. Bu, devletin büyüklüğüne ve kapsayıcılığına da aykırı. Haliç’te, projesi hazırlanmış tesisin sürecini biz başlattık, tamamladık ve devreye soktuk. Dip taramayı otomatik bir sistemle yaparak, çamuru bir boru düzeniyle alarak, suyunu ayrıştırarak, kurutulmuş haliyle nakliye edecek düzenin sistemini kurmuşuz. Hem de bu sistemi, çevreyi de perişan edecek gereksiz bir arıtma tesisini iptal ettiğimiz o alanda kurmuşuz ve bunu harekete geçirmişiz. 4 sene de burası yaklaşık 300 bin ton dip çamurunu temizleyecek. Böyle bir süreci başlatmış bir insana bir şey demenize de gerek yok ya da bunu kötülemenize de gerek yok ya da ‘Ben yaptım’ diyerek birilerinin bu işi afişe etmesine de gerek yok. Neredeyse Osmanlı döneminden beri bir kısım imalatların, bir kısım atölyelerin orada oluşmasını ve o sürecin sonlandırılmasını sağlayarak, etrafın temizliğinin adımını atan Sayın Bedrettin Dalan’a yanlış yapmış olmaz mısınız? Ayıp etmiş olmaz mısınız? Ya da ardından yine Nurettin Sözen’in de değerli başkanımızın da buraya özel bir özen göstererek, emek vermesine yanlış yapmış olmaz mısınız? 6 yıl İBB Başkanlığı yapan Sayın Gürtuna’ya yanlış yapmış olmaz mısınız, yok saymış olmaz mısınız? Ya da Sayın Kadir Topbaş'a… Bir süreci, bir dönemi, sadece içinden birkaç yılı alıp her şeyin sahibi gibi gözükmek, herkesi yok saymak nasıl bir anlayıştır? Bunun üstüne bir propaganda oturtmak nasıl bir anlayıştır?”
“BENİM AĞZIMDAN, HİÇBİR ZAMAN ‘BU PROJEYİ BEN YAPTIM’ SÖZÜNÜ DUYMAYACAKSINIZ”
“Benim ağzımdan, hiçbir zaman ‘Bu projeyi ben yaptım’ sözünü duymayacaksınız. Benim ağzımdan, hiçbir zaman, ‘Bu benim partimin projesidir’ diye duymayacaksınız. Yaptığımız, yapacağımız ya da bitirdiğimiz projeler; Türkiye Cumhuriyeti’nin, İBB’nin, İstanbul halkının projeleridir. Bunu deseniz ne kaybedersiniz Allah aşkına. Bunu demek, yücelmek ve yüceltmek demektir. Bizim Haliç’te başlattığımız bir işe, neredeyse Cumhurbaşkanlığı’nın, bakanlıkların cevap yetiştirmesi, bir şeyler söylemesi… Ya biz kimseyi suçlamadık, kimseye kötü bir söz söylemedik; orada süreci başlattık. Geçmişte bu işin projesini yapanlara teşekkür ettik. Ama ihale sürecini başlatıp, yapan da biziz. Yani teşekkür edin. Daha yenilerine de ihtiyacımız var.”
“İNSANLARIN LİYAKATİNE İNANIRIM”
“Haliç’te ne yazık ki, belli bir dönem ihmal edilmişlik üzerinden dip birikmeleri artmış durumda. Sayın Veysel Eroğlu’na göre, 6 ayda ben orayı çamurla doldurmuşum. Bir gazete üzerinden bana soruyor. Niçin soruyor, onu da anlamış değilim. Sayın Eroğlu’na şunu hatırlatmak isterim: Benim Genel Müdürüm (İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu) onunla çalışmış bir insan. 2 tane Genel Müdür Yardımcım, onunla çalışmış insanlar. Bu süreçleri, çok hassas yönetirim ben. Akla, bilime inanırım. İnsanların liyakatine inanırım. Onunla çalışmış bir insanla, siyasi görüşüne bakmaksızın yol arkadaşlığı yapıyorum ve yol yürüyorum. Bu söylediklerinizi, açıp Genel Müdür’e, eskiden aynı mevkide olduğunuz kişiye sorsanız, sizin de Genel Müdür Yardımcılığınızı yapmış bir kişiye sorsanız ve ondan sonra bir demeç verseniz, sizin geçmişinizi bu kirli siyasete alet etmeseniz doğru olmaz mıydı?”
“ATATÜRK’ÜN GEÇMİŞE DUYDUĞU BU SAYGIYI BİR VASİYET KABUL EDİYORUZ”
Kitaptaki bir bölümü kendisine Atatürk’ün bir vasiyeti kabul ettiğini vurgulayan İmamoğlu, şunları söyledi:
“Kitabın 249’uncu sayfasında Mustafa Kemal Atatürk için şöyle diyor: ‘Büyük Fatih'e her zaman hayranlığını belirten Atatürk, o büyük Türk devlet adamı için İstanbul'da ebedi kalabilecek bir abidenin ve hatta heykelinin yapılmasını daima söylemiş ve arzu etmiştir. Bu yer için Ayasofya Camii yanındaki meydan, Kızkulesi, Rumeli Hisarı veya Fatih'in gemilerini kızakla geçirdiği deniz kıyısı’ diye yer tarifini yaparmış. Aynı kitabın, 431’nci sayfasında da ‘Atatürk, son Osmanlı Devleti'nin çökme nedenlerini bilmekle, iyi dersler almıştır. Fakat yine Osmanlı Devleti'nin yükseliş devri için, hayranlık ve sevgi beslemiştir. Onun için, Fatih sadece bir Türk büyüğü değil, dünya tarihinde de en büyük adamdır’ diye yorum yapmış. Mustafa Kemal Atatürk’ün geçmişe duyduğu bu saygıyı bir vasiyet kabul ediyoruz. Bunu yerine getirecek çalışmalarımızı başlattık. İstanbul’da fetih yolu çalışıyoruz. Tarihi yarımadada Fatih Sultan Mehmet'in izini taşıyan bir rota çalışması bu. Hatta bunun bir sanatsal çalışmasını da yapacağız.”
“VEDA YOLU ROTASI’NI İSTANBUL'A HEDİYE EDECEĞİZ”
Bu anlamda ikinci rotalarının “Koca Sinan Rotası” olacağına dikkat çeken İmamoğlu, “Bence İstanbul'un en değerli izlerini bize hediye eden Mimar Sinan'ın rotası. Ki bu İstanbul’un birçok yerine de yayılır, sadece tarihi yarımada da yoktur. Bir başka rota; o da şu: Mustafa Kemal Atatürk'ün bu şehre verdiği önemi ve bu şehirden veda ederek ebedi istirahatgahına giderken çizilen yolu, biz bir veda yolu, aynı zamanda da bir başlangıç yolu olarak kabul ediyoruz. Dolayısıyla Dolmabahçe'den başlayan, Karaköy’ün içinden geçen ve Galata Köprüsü'nden sonra Gülhane Parkı’nın içinden Sarayburnu’na indiği o rotayı da bu milletin önderinin bir ‘Veda Yolu Rotası’nı İstanbul'a hediye edeceğiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetini de İstanbul’un en doğru yerinde, tavsiyelerini dikkate alarak, doğru bir yarışmayla, Fatih Sultan Mehmet ve İstanbul sürecini tanımlayan bir anıtı da bu kente inşallah hediye edeceğiz” dedi.
“BİR PROJENİN SAHİBİ BİR SİYASİ PARTİ OLMAZ”
İmamoğlu, Uğur Dündar’ın Haliç’in çamuru ve eski İSKİ Genel Müdürü ve eski bakanlardan Veysel Eroğlu’nun bu konuya dönük eleştirileriyle ilgili hatırlatmasına ise özetle şu yanıtı verdi:
“Dünyanın gelişmiş ülkesinde, bir projenin sahibi bir siyasi parti olmaz. Dünyanın hiçbir ülkesinde, süreci ‘Ben yaptım’ diye tariflemek, çok da normal karşılanmaz. Bu, devletin büyüklüğüne ve kapsayıcılığına da aykırı. Haliç’te, projesi hazırlanmış tesisin sürecini biz başlattık, tamamladık ve devreye soktuk. Dip taramayı otomatik bir sistemle yaparak, çamuru bir boru düzeniyle alarak, suyunu ayrıştırarak, kurutulmuş haliyle nakliye edecek düzenin sistemini kurmuşuz. Hem de bu sistemi, çevreyi de perişan edecek gereksiz bir arıtma tesisini iptal ettiğimiz o alanda kurmuşuz ve bunu harekete geçirmişiz. 4 sene de burası yaklaşık 300 bin ton dip çamurunu temizleyecek. Böyle bir süreci başlatmış bir insana bir şey demenize de gerek yok ya da bunu kötülemenize de gerek yok ya da ‘Ben yaptım’ diyerek birilerinin bu işi afişe etmesine de gerek yok. Neredeyse Osmanlı döneminden beri bir kısım imalatların, bir kısım atölyelerin orada oluşmasını ve o sürecin sonlandırılmasını sağlayarak, etrafın temizliğinin adımını atan Sayın Bedrettin Dalan’a yanlış yapmış olmaz mısınız? Ayıp etmiş olmaz mısınız? Ya da ardından yine Nurettin Sözen’in de değerli başkanımızın da buraya özel bir özen göstererek, emek vermesine yanlış yapmış olmaz mısınız? 6 yıl İBB Başkanlığı yapan Sayın Gürtuna’ya yanlış yapmış olmaz mısınız, yok saymış olmaz mısınız? Ya da Sayın Kadir Topbaş'a… Bir süreci, bir dönemi, sadece içinden birkaç yılı alıp her şeyin sahibi gibi gözükmek, herkesi yok saymak nasıl bir anlayıştır? Bunun üstüne bir propaganda oturtmak nasıl bir anlayıştır?”
“BENİM AĞZIMDAN, HİÇBİR ZAMAN ‘BU PROJEYİ BEN YAPTIM’ SÖZÜNÜ DUYMAYACAKSINIZ”
“Benim ağzımdan, hiçbir zaman ‘Bu projeyi ben yaptım’ sözünü duymayacaksınız. Benim ağzımdan, hiçbir zaman, ‘Bu benim partimin projesidir’ diye duymayacaksınız. Yaptığımız, yapacağımız ya da bitirdiğimiz projeler; Türkiye Cumhuriyeti’nin, İBB’nin, İstanbul halkının projeleridir. Bunu deseniz ne kaybedersiniz Allah aşkına. Bunu demek, yücelmek ve yüceltmek demektir. Bizim Haliç’te başlattığımız bir işe, neredeyse Cumhurbaşkanlığı’nın, bakanlıkların cevap yetiştirmesi, bir şeyler söylemesi… Ya biz kimseyi suçlamadık, kimseye kötü bir söz söylemedik; orada süreci başlattık. Geçmişte bu işin projesini yapanlara teşekkür ettik. Ama ihale sürecini başlatıp, yapan da biziz. Yani teşekkür edin. Daha yenilerine de ihtiyacımız var.”
“İNSANLARIN LİYAKATİNE İNANIRIM”
“Haliç’te ne yazık ki, belli bir dönem ihmal edilmişlik üzerinden dip birikmeleri artmış durumda. Sayın Veysel Eroğlu’na göre, 6 ayda ben orayı çamurla doldurmuşum. Bir gazete üzerinden bana soruyor. Niçin soruyor, onu da anlamış değilim. Sayın Eroğlu’na şunu hatırlatmak isterim: Benim Genel Müdürüm (İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu) onunla çalışmış bir insan. 2 tane Genel Müdür Yardımcım, onunla çalışmış insanlar. Bu süreçleri, çok hassas yönetirim ben. Akla, bilime inanırım. İnsanların liyakatine inanırım. Onunla çalışmış bir insanla, siyasi görüşüne bakmaksızın yol arkadaşlığı yapıyorum ve yol yürüyorum. Bu söylediklerinizi, açıp Genel Müdür’e, eskiden aynı mevkide olduğunuz kişiye sorsanız, sizin de Genel Müdür Yardımcılığınızı yapmış bir kişiye sorsanız ve ondan sonra bir demeç verseniz, sizin geçmişinizi bu kirli siyasete alet etmeseniz doğru olmaz mıydı?”
YORUMLAR