Yılmazer; "Bir Kişi Daha Eksilmeye Tahammülümüz Yok!"
CHP Silivri Belediye Meclis Üyesi Elif Yılmazer, bu sabah yapılan Kasım ayı meclis toplantısında 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’yle ilgili konuştu. ‘Bütün kadınları el ele vermeye bu bozuk düzeni değiştirmeye çağırıyorum’ diyen Yılmazer, ‘Çünkü bunu biz yapmazsak kimse bizim için yapmayacak, biliyorum. Belleğimizi diri tutmak ve bize dayatılan bunca şeyin altında ezilmemek için “Böyle gelmiş böyle gider” diyenlere karşı, “Yeter Artık” diyen kadınların yaşamlarını kendi yaşamlarımıza katıyoruz. Tek amacımız kadına yönelik şiddete karşı verdiğimiz mücadelede, umudu inancı ve güveni örgütlemek” şeklinde konuştu.
Editör: Yaz Dostum
02 Kasım 2020 - 23:03
CHP Silivri Belediye Meclis Üyesi Elif Yılmazer, bugün gerçekleştirilen Kasım ayı meclis toplantısında 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında bir konuşma yaptı.
“MİRABEL KARDEŞLER VE 25 KASIM’IN KANLI TARİHİ TÜM DÜNYACA BİLİNİYOR”
Elif Yılmazer, şunları kaydetti: “25 Kasım, Dominik Cumhuriyeti’nde Patria Mercedes, Minerva Argentina ve Maria Terasa isimli üç kız kardeş yani Mirabel kardeşler’in Trujillo diktatörlüğüne karşı yürüttükleri rejim karşıtı mücadelelerinin sembolleşmiş günüdür. Birleşmiş Milletlerin 1999’daki Genel Kurulu’nda alınan karar ile her yıl Mirabel kardeşlerin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım tarihi "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü" olarak anılmaktadır. Peki, kimdir bu Mirabel kardeşler? Mirabel kardeşler; 1930'dan 1961'e değin Dominik Cumhuriyeti'ni yöneten diktatör Rafael Trujillo’ya karşı mücadele veriyordu. 1960 yılında diktatörlük karşıtı mücadeleleri ülke çapına yayıldı. Diktatör Trujillo'nun: "Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler" şeklinde yaptığı açıklamadan günler sonra Mirabel Kardeşler’ in cesetleri Dominik Cumhuriyeti'nin kuzey bölgesinde, bir uçurumun dibinde bulunur. Bu katliam, hükümet yanlısı gazeteler tarafından kayıtlara “araba kazası” olarak geçirilir ancak gerçek başka türlüdür. Ülkelerinde siyasal özgürlük adına kararlılıkla mücadele ettikleri için diktatörlük tarafından pek çok kez hapsedilip, işkenceye maruz kalmış Mirabel kardeşler, en sonunda hapishanede ki eşlerini ziyarete gittikleri sırada diktatörlük polislerince durdurularak arabalarından zorla indirilip tecavüz edilmiş ve işkenceyle katledilmişlerdir. Maria Teresa Mirabel katledilmeden kısa bir süre önce “Belki de bize en yakın şey ölüm; fakat bu beni korkutmuyor, haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz” demişti. Üç kız kardeş, yıllardır dünya da “Kelebekler” adıyla efsaneleştirilerek anıldı.
“KADINLAR HALA ŞİDDETİN HER TÜRLÜSÜNE MARUZ KALIYOR”
Aradan 60 yıl geçmesine rağmen çok da farklı bir noktada değiliz! Hala katlediliyoruz! Hala Tecavüze uğruyoruz! Hala psikolojik ve fiziksel şiddet görüyoruz! Hala taciz ediliyoruz! Kadınlar, kadın oldukları için şiddetin her türlüsüne maruz kalıyorlar. Organize ve sistematik şekilde öldürülüyorlar. Biz; toplumsal cinsiyetin; erkeği otorite, iktidar sahibi olmaya zorladığı, çocukken eline oyuncak silah olarak verdiği, “namus” gerekçe edilerek yakını olan kadını öldürmesinin emredildiği bu topraklarda, “şiddete karşı mücadele”nin sadece kadınların değil erkeklerin de sorunu olduğuna inanıyoruz. 25 Kasım, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, ataerkil toplumsal şiddete, aile içi şiddete, savaşa, ırkçılığa ve kadınları, kadın haklarını yok sayan sistemlere karşı kadınların eylem ve mücadele günüdür.
“BİR KİŞİ DAHA EKSİLMEYE TAHAMMÜLÜMÜZ YOK”
Şimdi sizlere birkaç isimden bahsetmek istiyorum; Güleda Cankel, Şule Çet, Ecem Balcı, Nadira Kadirova, Emine Bulut, Emine Nuyan, Müzeyyen Boylu, Kübra Aşkın, Ceren Damar, Didem Akay… Bakın bu isimleri belki de birçoğunuz sosyal medyada gördünüz! Bu isimler 2019’da katledilen, tecavüze uğrayan 474 kadından sadece birkaçı! Sosyal medya etiketleri arasında bir kadının adını daha görmekten korkar olduk. Çünkü bu etiketler ya o kadının hayatta olmadığı ya da korkunç bir şiddete uğramasına rağmen adalet bulamadığı anlamına geliyor. Artık yeter! Kadınlar olarak bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz YOK diyoruz!
“BU MEMLEKETTE HER GÜN KADINLAR ÖLDÜRÜLÜYOR”
Bu ülkede/memlekette her gün kadınlar öldürülüyor! Kadınlar, her gün, boşanmak istedikleri için, “hayır” dedikleri için öldürülüyor. Kadınlar, her gün, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 uygulanmadığı için öldürülüyor. Kadınlar, her gün, “bu şikâyetten bir şey çıkmaz, sen en iyisi vazgeç”, “sığınakta yer yok” diyenler görevlerini yapmadıkları için, yeterli sığınak ve danışma merkezi açmaya bütçe ayrılmadığı için şiddete mahkûm ediliyor ve öldürülüyor. Kadınlar, her gün, şiddet uygulayan erkekleri değil kadınların yaşam tarzlarını yargılamayı seçtiği için, mahkemeler iyi hal'den erkekleri aklamanın sayısız yolunu bulduğu için öldürülüyor. Kadınlar, her gün, 15 yaşından küçük çocukların evlendirilmesinde beis görmeyen bir zihniyet altında, cinsel şiddete uğruyor. Kadınlar, her gün, özellikle krizin getirdiği artan işsizlik ve güvencesizlikle, aile içindeki şiddetten uzaklaşacak geçim kaynağı ve gelecek güvencesi olmadığı için erkek şiddetine mahkûm ediliyor. Cinsel saldırıya uğrayan kadınlardan çoğu korku, baskı gibi gerekçelerle şikayetçi dahi olamadı. Öldürülen her iki kadından biri kendi hayatına dair bir karar vermek istediği için öldürüldü. Devletten koruma talebiyle polise veya savcılığa başvuran kadınların yüzde 73’ü, sığınma evlerinde olan kadınların ise yüzde 27’si cinayete kurban gitti.
“KADINA ŞİDDET HER ALANDA SÜRÜYOR”
Kadına karşı şiddet; sadece fiziksel değil, ekonomik, psikolojik ve cinsel olarak da sürmektedir. Bu rakamlar, seçim dönemlerinde sık sık tekrarlanan kadına yönelik şiddete “sıfır tolerans” gösterildiği söylemlerini yalanlamaya yetiyor. Cinayete varmadan da bizler şiddet veya baskı altında, belirsizlik içinde, her açıdan sömürülerek, yarınımızın ne olacağını bilmeden nefes almak zorunda bırakılıyoruz. Ancak kadınlar sadece öldürüldüklerinde haber oluyor. 2020’de şu ana dek 350’ye yakın kadın şiddete uğrayarak öldürüldü! Bunlardan bazıları, Ebru Aras, Deniz Gezginci, Tuğba Açıkgöz, Gamze Esen, Hazal Tektaş, Merve Aslan, İpek Er… Tuğba Açıkgöz tartıştığı erkek arkadaşı tarafından asılarak öldürüldü! Gamze Esen, tartıştığı sevgilisi tarafından evi kundaklanarak öldürüldü! Merve Aslan’ı erkek kardeşi namusunu temizlemek için katletti! Hazal Tektaş reddettiği erkek tarafından vurularak öldürüldü! İpek Er, tecavüz edildiği için intihar etti!
“İPEK ER’E TECAVÜZ EDEREK ZORLA ALIKOYAN ŞAHIS BUGÜN HALA SERBEST!”
Şimdi size İpek Er’in son satırlarından birkaç cümle okumak istiyorum,
Ben 18 yaşında köyde yaşıyorum. Uzman Çavuş Musa Orhan hayallerimi, hayatımı, umutlarımı yaktı, beni kirletip dünyamı yıktı. Benim canım acıyor dayanamıyorum beni kandırdı. Musa Orhan beni arkadaşının evine götürdü. 1'nci gün bana dokunmasına izin vermedim. 2’nci gün zorla namusumu kirletti. Tecavüz etti. Beni tehdit etti. Eğer söylersem beni öldüreceğini söylüyordu. Artık öleceğim için korkmama gerek yok. Evet, gerçekleri söylemeye gelelim. Musa Orhan bana tecavüz etti. ‘Sahipsizsin kimse sana inanmaz’ dedi. İpek Er’e tacavüz eden zorla alıkoyan Musa Orhan bu gün hala serbest kaçma şüphesi olmadığı için mahkeme serbest bıraktı. Ne tecavüzcüleri ne de aklayanları affetmeyeceğiz!
“ÖLÜM HABERLERİNİ DEĞİL, BAŞARILARINI OKUMAK İSTİYORUZ”
Sözlerimi bir çağrıyla sonlandırmak istiyorum, Cumhuriyet Halk Partili bir kadın olarak biz CHP'liler, kadınların isimlerinin ölümleriyle değil yaşamlarıyla, yaşadıkları şiddetle değil gerçekleştirdikleri hayalleriyle haber olacağı bir dünya için buradayız! Kadınlarımız katledilmeleriyle değil başarılarıyla haber olsun hafızalarımıza kazınsın istiyoruz! Tıpkı kurtuluş savaşımızda kahramanca mücadele eden Onbaşı Halide Edip, Kara Fatma, Gördesli Makbule gibi kahramanlıklarıyla… Tıpkı Hukuk Fakültesi'ne başvuran ilk kız öğrenci olarak fakültenin kız öğrencilere açılmasına öncülük eden ilk kadın avukat Süreyya Ağaoğlu gibi, tıpkı İlk kadın bakanımız Türkân Akyol gibi, tıpkı İlk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen gibi. Yani adlarını sayamadığımız hayallerini gerçekleştiren nice başarılı Türk Kadını gibi başarılarımızla zaferlerimizle hayallerimizle haber olmak istiyoruz!
“BU BOZUK DÜZENİ DEĞİŞTİRELİM”
Ve umudumuz birbirimizde. Umudumuz birlikteliğimizden aldığımız güçte, kadın dayanışmasında. Umudumuz her gün şiddetten uzak bir hayat için her bir nefesimizle verdiğimiz ortak mücadelede. Bundan daha refah, daha özgür, daha eşit, kimsenin şiddete tacize tecavüze baskıya uğramayacağı bambaşka hayatlar için son nefesimize kadar mücadelemizi sürdüreceğiz! Bütün kadınları el ele vermeye bu bozuk düzeni değiştirmeye çağırıyorum. Çünkü bunu biz yapmazsak kimse bizim için yapmayacak, biliyorum. Belleğimizi diri tutmak ve bize dayatılan bunca şeyin altında ezilmemek için “Böyle gelmiş böyle gider” diyenlere karşı, “Yeter Artık” diyen kadınların yaşamlarını kendi yaşamlarımıza katıyoruz. Tek amacımız kadına yönelik şiddete karşı verdiğimiz mücadelede, umudu inancı ve güveni örgütlemek.
“KADINA ŞİDDETE KARŞI DİRENENLERE SELAM OLSUN”
Maruz kaldıkları şiddetle hayatını kaybeden tüm kız kardeşlerimizi rahmetle anıyor, binlerce yıldır acıları ile kozalarında duran kadınların özgürlüğe uçmaları dileğiyle, tüm kadınların ve kadın mücadelesine destek veren her bir bireyin Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü’nü yürekten kutluyor, Cumhuriyet Halk Partisi grubum adına şiddete karşı mücadele veren, direnen tüm kadın arkadaşlarımı selamlıyorum…”
“MİRABEL KARDEŞLER VE 25 KASIM’IN KANLI TARİHİ TÜM DÜNYACA BİLİNİYOR”
Elif Yılmazer, şunları kaydetti: “25 Kasım, Dominik Cumhuriyeti’nde Patria Mercedes, Minerva Argentina ve Maria Terasa isimli üç kız kardeş yani Mirabel kardeşler’in Trujillo diktatörlüğüne karşı yürüttükleri rejim karşıtı mücadelelerinin sembolleşmiş günüdür. Birleşmiş Milletlerin 1999’daki Genel Kurulu’nda alınan karar ile her yıl Mirabel kardeşlerin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım tarihi "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü" olarak anılmaktadır. Peki, kimdir bu Mirabel kardeşler? Mirabel kardeşler; 1930'dan 1961'e değin Dominik Cumhuriyeti'ni yöneten diktatör Rafael Trujillo’ya karşı mücadele veriyordu. 1960 yılında diktatörlük karşıtı mücadeleleri ülke çapına yayıldı. Diktatör Trujillo'nun: "Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler" şeklinde yaptığı açıklamadan günler sonra Mirabel Kardeşler’ in cesetleri Dominik Cumhuriyeti'nin kuzey bölgesinde, bir uçurumun dibinde bulunur. Bu katliam, hükümet yanlısı gazeteler tarafından kayıtlara “araba kazası” olarak geçirilir ancak gerçek başka türlüdür. Ülkelerinde siyasal özgürlük adına kararlılıkla mücadele ettikleri için diktatörlük tarafından pek çok kez hapsedilip, işkenceye maruz kalmış Mirabel kardeşler, en sonunda hapishanede ki eşlerini ziyarete gittikleri sırada diktatörlük polislerince durdurularak arabalarından zorla indirilip tecavüz edilmiş ve işkenceyle katledilmişlerdir. Maria Teresa Mirabel katledilmeden kısa bir süre önce “Belki de bize en yakın şey ölüm; fakat bu beni korkutmuyor, haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz” demişti. Üç kız kardeş, yıllardır dünya da “Kelebekler” adıyla efsaneleştirilerek anıldı.
“KADINLAR HALA ŞİDDETİN HER TÜRLÜSÜNE MARUZ KALIYOR”
Aradan 60 yıl geçmesine rağmen çok da farklı bir noktada değiliz! Hala katlediliyoruz! Hala Tecavüze uğruyoruz! Hala psikolojik ve fiziksel şiddet görüyoruz! Hala taciz ediliyoruz! Kadınlar, kadın oldukları için şiddetin her türlüsüne maruz kalıyorlar. Organize ve sistematik şekilde öldürülüyorlar. Biz; toplumsal cinsiyetin; erkeği otorite, iktidar sahibi olmaya zorladığı, çocukken eline oyuncak silah olarak verdiği, “namus” gerekçe edilerek yakını olan kadını öldürmesinin emredildiği bu topraklarda, “şiddete karşı mücadele”nin sadece kadınların değil erkeklerin de sorunu olduğuna inanıyoruz. 25 Kasım, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, ataerkil toplumsal şiddete, aile içi şiddete, savaşa, ırkçılığa ve kadınları, kadın haklarını yok sayan sistemlere karşı kadınların eylem ve mücadele günüdür.
“BİR KİŞİ DAHA EKSİLMEYE TAHAMMÜLÜMÜZ YOK”
Şimdi sizlere birkaç isimden bahsetmek istiyorum; Güleda Cankel, Şule Çet, Ecem Balcı, Nadira Kadirova, Emine Bulut, Emine Nuyan, Müzeyyen Boylu, Kübra Aşkın, Ceren Damar, Didem Akay… Bakın bu isimleri belki de birçoğunuz sosyal medyada gördünüz! Bu isimler 2019’da katledilen, tecavüze uğrayan 474 kadından sadece birkaçı! Sosyal medya etiketleri arasında bir kadının adını daha görmekten korkar olduk. Çünkü bu etiketler ya o kadının hayatta olmadığı ya da korkunç bir şiddete uğramasına rağmen adalet bulamadığı anlamına geliyor. Artık yeter! Kadınlar olarak bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz YOK diyoruz!
“BU MEMLEKETTE HER GÜN KADINLAR ÖLDÜRÜLÜYOR”
Bu ülkede/memlekette her gün kadınlar öldürülüyor! Kadınlar, her gün, boşanmak istedikleri için, “hayır” dedikleri için öldürülüyor. Kadınlar, her gün, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 uygulanmadığı için öldürülüyor. Kadınlar, her gün, “bu şikâyetten bir şey çıkmaz, sen en iyisi vazgeç”, “sığınakta yer yok” diyenler görevlerini yapmadıkları için, yeterli sığınak ve danışma merkezi açmaya bütçe ayrılmadığı için şiddete mahkûm ediliyor ve öldürülüyor. Kadınlar, her gün, şiddet uygulayan erkekleri değil kadınların yaşam tarzlarını yargılamayı seçtiği için, mahkemeler iyi hal'den erkekleri aklamanın sayısız yolunu bulduğu için öldürülüyor. Kadınlar, her gün, 15 yaşından küçük çocukların evlendirilmesinde beis görmeyen bir zihniyet altında, cinsel şiddete uğruyor. Kadınlar, her gün, özellikle krizin getirdiği artan işsizlik ve güvencesizlikle, aile içindeki şiddetten uzaklaşacak geçim kaynağı ve gelecek güvencesi olmadığı için erkek şiddetine mahkûm ediliyor. Cinsel saldırıya uğrayan kadınlardan çoğu korku, baskı gibi gerekçelerle şikayetçi dahi olamadı. Öldürülen her iki kadından biri kendi hayatına dair bir karar vermek istediği için öldürüldü. Devletten koruma talebiyle polise veya savcılığa başvuran kadınların yüzde 73’ü, sığınma evlerinde olan kadınların ise yüzde 27’si cinayete kurban gitti.
“KADINA ŞİDDET HER ALANDA SÜRÜYOR”
Kadına karşı şiddet; sadece fiziksel değil, ekonomik, psikolojik ve cinsel olarak da sürmektedir. Bu rakamlar, seçim dönemlerinde sık sık tekrarlanan kadına yönelik şiddete “sıfır tolerans” gösterildiği söylemlerini yalanlamaya yetiyor. Cinayete varmadan da bizler şiddet veya baskı altında, belirsizlik içinde, her açıdan sömürülerek, yarınımızın ne olacağını bilmeden nefes almak zorunda bırakılıyoruz. Ancak kadınlar sadece öldürüldüklerinde haber oluyor. 2020’de şu ana dek 350’ye yakın kadın şiddete uğrayarak öldürüldü! Bunlardan bazıları, Ebru Aras, Deniz Gezginci, Tuğba Açıkgöz, Gamze Esen, Hazal Tektaş, Merve Aslan, İpek Er… Tuğba Açıkgöz tartıştığı erkek arkadaşı tarafından asılarak öldürüldü! Gamze Esen, tartıştığı sevgilisi tarafından evi kundaklanarak öldürüldü! Merve Aslan’ı erkek kardeşi namusunu temizlemek için katletti! Hazal Tektaş reddettiği erkek tarafından vurularak öldürüldü! İpek Er, tecavüz edildiği için intihar etti!
“İPEK ER’E TECAVÜZ EDEREK ZORLA ALIKOYAN ŞAHIS BUGÜN HALA SERBEST!”
Şimdi size İpek Er’in son satırlarından birkaç cümle okumak istiyorum,
Ben 18 yaşında köyde yaşıyorum. Uzman Çavuş Musa Orhan hayallerimi, hayatımı, umutlarımı yaktı, beni kirletip dünyamı yıktı. Benim canım acıyor dayanamıyorum beni kandırdı. Musa Orhan beni arkadaşının evine götürdü. 1'nci gün bana dokunmasına izin vermedim. 2’nci gün zorla namusumu kirletti. Tecavüz etti. Beni tehdit etti. Eğer söylersem beni öldüreceğini söylüyordu. Artık öleceğim için korkmama gerek yok. Evet, gerçekleri söylemeye gelelim. Musa Orhan bana tecavüz etti. ‘Sahipsizsin kimse sana inanmaz’ dedi. İpek Er’e tacavüz eden zorla alıkoyan Musa Orhan bu gün hala serbest kaçma şüphesi olmadığı için mahkeme serbest bıraktı. Ne tecavüzcüleri ne de aklayanları affetmeyeceğiz!
“ÖLÜM HABERLERİNİ DEĞİL, BAŞARILARINI OKUMAK İSTİYORUZ”
Sözlerimi bir çağrıyla sonlandırmak istiyorum, Cumhuriyet Halk Partili bir kadın olarak biz CHP'liler, kadınların isimlerinin ölümleriyle değil yaşamlarıyla, yaşadıkları şiddetle değil gerçekleştirdikleri hayalleriyle haber olacağı bir dünya için buradayız! Kadınlarımız katledilmeleriyle değil başarılarıyla haber olsun hafızalarımıza kazınsın istiyoruz! Tıpkı kurtuluş savaşımızda kahramanca mücadele eden Onbaşı Halide Edip, Kara Fatma, Gördesli Makbule gibi kahramanlıklarıyla… Tıpkı Hukuk Fakültesi'ne başvuran ilk kız öğrenci olarak fakültenin kız öğrencilere açılmasına öncülük eden ilk kadın avukat Süreyya Ağaoğlu gibi, tıpkı İlk kadın bakanımız Türkân Akyol gibi, tıpkı İlk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen gibi. Yani adlarını sayamadığımız hayallerini gerçekleştiren nice başarılı Türk Kadını gibi başarılarımızla zaferlerimizle hayallerimizle haber olmak istiyoruz!
“BU BOZUK DÜZENİ DEĞİŞTİRELİM”
Ve umudumuz birbirimizde. Umudumuz birlikteliğimizden aldığımız güçte, kadın dayanışmasında. Umudumuz her gün şiddetten uzak bir hayat için her bir nefesimizle verdiğimiz ortak mücadelede. Bundan daha refah, daha özgür, daha eşit, kimsenin şiddete tacize tecavüze baskıya uğramayacağı bambaşka hayatlar için son nefesimize kadar mücadelemizi sürdüreceğiz! Bütün kadınları el ele vermeye bu bozuk düzeni değiştirmeye çağırıyorum. Çünkü bunu biz yapmazsak kimse bizim için yapmayacak, biliyorum. Belleğimizi diri tutmak ve bize dayatılan bunca şeyin altında ezilmemek için “Böyle gelmiş böyle gider” diyenlere karşı, “Yeter Artık” diyen kadınların yaşamlarını kendi yaşamlarımıza katıyoruz. Tek amacımız kadına yönelik şiddete karşı verdiğimiz mücadelede, umudu inancı ve güveni örgütlemek.
“KADINA ŞİDDETE KARŞI DİRENENLERE SELAM OLSUN”
Maruz kaldıkları şiddetle hayatını kaybeden tüm kız kardeşlerimizi rahmetle anıyor, binlerce yıldır acıları ile kozalarında duran kadınların özgürlüğe uçmaları dileğiyle, tüm kadınların ve kadın mücadelesine destek veren her bir bireyin Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü’nü yürekten kutluyor, Cumhuriyet Halk Partisi grubum adına şiddete karşı mücadele veren, direnen tüm kadın arkadaşlarımı selamlıyorum…”
YORUMLAR