Avcılar ve Silivri'de 500 binadan 20'si yıkılma riski taşıyor
Kocaeli Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Erkan Akpınar, acilen riskli binaların güçlendirme işleminin yapılması gerektiğini bildirerek, "İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Avcılar ve Silivri ilçelerinde yapılan yapı tarama çalışmalarında incelenen 500 binadan yüzde 20'si yıkılma riski taşıyor. İzmir'deki binalara güçlendirme tekniklerini uygulayarak müdahale etmiş olsaydık, şu anda belki bu can kayıplarını konuşmuyor olacaktık” dedi.
Editör: Yaz Dostum
10 Kasım 2020 - 18:11 - Güncelleme: 23 Kasım 2020 - 12:19
Kocaeli Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Erkan Akpınar, olası İstanbul depremi öncesinde Türkiye'de bulunan yapı stokunu değerlendirdi. Dünyada bilimsel yöntemlerle sağlamlığı kanıtlanmış birçok binada güçlendirme tekniklerinin kullanıldığına dikkat çeken Dr. Akpınar, "Bu alanda uzmanlaşmış kişiler tarafından güçlendirme yapılan binalar, olası depremlerde hasar görse bile yıkılmayacaktır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Avcılar ve Silivri ilçelerinde yapılan yapı tarama çalışmalarında incelenen 500 binadan yüzde 20'si yıkılma riski taşıyor. İzmir'deki binalara güçlendirme tekniklerini uygulayarak müdahale etmiş olsaydık, şu anda belki de bu can kayıplarını konuşmuyor olacaktık. İnsanlar o binalardan korku ve endişe ile çıkmış olacaklardı ama canları sağ bir şekilde bu depremin sonuçlarını konuşuyor olacaktık. İstanbul için de bu durum geçerli" dedi.
'ZEMİNİN KÖTÜ OLMASI BİNALARIN YIKIMINA SEBEP DEĞİLDİR'
Akpınar, İzmir'i yıkan deprem sırasında derste olduğunu ifade ederek, "Deprem haberi dersteyken geldi. Öğrencilerime ilkolarak, 'Normal şartlarda ben bina yıkılmasını beklemiyorum. Tabii bizim ülkemizdeki bina stoku sıkıntılı olduğu için çıkacak sonucu bilemeyiz' dedim. Sonrasında maalesef binaların yıkıldığı haberleri ulaştı bizlere. Orada hem bizim hem diğer meslektaşlarımızın yaptığı incelemelerde ne yazık ki artık klasik olmuş, her zaman yapılagelen sorunların bu binaların yıkılmasına sebep olduğunu anlıyoruz. Herkesin malumu olduğu üzere bölgedeki zemin kötü. Fakat tek başına zeminin kötü olması bu binaların yıkımına sebep değildir. Zeminin kötü olması sadece yıkım sebepleri arasında bir parametredir. Tek başına sonuç olarak değerlendirilmemelidir. Biz bina temellerini buna göre dizayn etmeye çalışıyoruz. Buna göre, gerekirse kazık temeller, gerekirse yüzeysel temeller yapıyoruz" diye konuştu.
'HASAR ALAN BİNALARIN BİRÇOĞUNDA ÇOK CİDDİ ÇIKMALAR MEVCUTTU'
Yapıların ayakta kalmasını, depremi sağlam olarak atlatmasını sağlayacak parametreler olduğunu söyleyen Akpınar, şöyle konuştu: "Bu parametrelerden bir tanesi zemin, bir diğeri de malzeme. İzmir depremi sonrasında hep bu iki temel parametre konuşuldu. Malzeme kötü ve zemin kötü, dolayısıyla binalar bundan dolayı yıkıldı. Salt olarak bu ikisini söylemek bir bakıma doğruyken, bir bakıma da yanlış. Tabii ki binanın ayakta kalmasını sağlayan, güvenliğini sağlayan birçok parametre var. Zaten biz de bu yüzden bu mesleği yapıyoruz. İzmir'de benim gördüğüm, yıkılan ve hasar alan binaların birçoğunda çok ciddi çıkmalar mevcuttu. Bunlar 4 taraftan kapalı çıkmalardı. Çıkmaların getirdiği en büyük olumsuzluk, yapıdaki yük akışını değiştirmesi. Çünkü çıkma oluşturmak için kiriş sistemini, aksını bozuyorsunuz. Dolayısıyla depremdeki yatay etkiyi karşılayabilecek binadaki direnç noktalarını en başından ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Bunun yanında kolon kesilmesinden çok bahsedildi. Kolon kesilmesi, binalar için kesinlikle olmaması gereken bir nokta. Bunu zaten konuşmaya bile gerek yok."
'HEDEFİMİZ, CAN KAYBI OLUŞTURMAYAN VE YIKILMAYAN BİNALAR YAPMAK'
İzmir'de deprem öncesi sorunlu binalar tespit edilmiş ve güçlendirme yapılmış olsaydı yıkılan binaların depreme dayanabileceğini belirten Akpınar, "Yapılan bir araştırmada, İstanbul'da olası bir depremde 5 binadan 1'i yıkılacak diye bir tespitte bulunulmuş. Önümüzde bir İzmir örneği var. Ondan öncesinde Elazığ örneği var, Van örneği var. Buralarda da bizim incelemelerimiz oldu. Maalesef elimizde bir yapı stoku var. Bu yapı stoku içerisinde de ne yazık ki insanların ekonomik yetersizliği veya ilgi eksikliği gibi sebepler ile insanların içlerinde hazin sonu beklediği binalar mevcut. Bu binalar için bütün depremlerde söylenilen, 'Deprem öldürmez, bina öldürür' sözünün neticesini bizim ortaya koymamız lazım" dedi.
'YIKILACAK BİNALARIN AYIKLANMASI, ONARILABİLECEK OLANLARIN GÜÇLENDİRİLMESİ GEREK'
Acilen riskli binaların güçlendirme işleminin yapılmasının gerektiğini vurgulayan Akpınar, sözlerine şöyle devam etti: "Biz eğer bu İzmir'deki binalara güçlendirme tekniklerini uygulayarak müdahale etmiş olsaydık, şu anda belki de bu can kayıplarını konuşmuyor olacaktık. İnsanlar o binalardan korku ve endişe ile çıkmış olacaklardı, ama canları sağ bir şekilde bu depremin sonuçlarını konuşuyor olacaktık. İstanbul için de bu durum geçerli. Ülkemiz dünya üzerinde çok önemli fay hatlarına sahip. Bütün bu deprem üretme potansiyeline sahip, diri fay hatları üzerindeki şehirlerde acilen, hızlı bir şekilde bina performanslarının ortaya konulması, yıkılacak binaların ayıklanarak yıkılması, onarılabilecek, güçlendirilebilecek olanların da bir an önce güçlendirme işleminin yapılması gerekiyor. Bunları bir önce yaparak olası acı sonlardan kurtulmamız lazım."
'ZEMİNİN KÖTÜ OLMASI BİNALARIN YIKIMINA SEBEP DEĞİLDİR'
Akpınar, İzmir'i yıkan deprem sırasında derste olduğunu ifade ederek, "Deprem haberi dersteyken geldi. Öğrencilerime ilkolarak, 'Normal şartlarda ben bina yıkılmasını beklemiyorum. Tabii bizim ülkemizdeki bina stoku sıkıntılı olduğu için çıkacak sonucu bilemeyiz' dedim. Sonrasında maalesef binaların yıkıldığı haberleri ulaştı bizlere. Orada hem bizim hem diğer meslektaşlarımızın yaptığı incelemelerde ne yazık ki artık klasik olmuş, her zaman yapılagelen sorunların bu binaların yıkılmasına sebep olduğunu anlıyoruz. Herkesin malumu olduğu üzere bölgedeki zemin kötü. Fakat tek başına zeminin kötü olması bu binaların yıkımına sebep değildir. Zeminin kötü olması sadece yıkım sebepleri arasında bir parametredir. Tek başına sonuç olarak değerlendirilmemelidir. Biz bina temellerini buna göre dizayn etmeye çalışıyoruz. Buna göre, gerekirse kazık temeller, gerekirse yüzeysel temeller yapıyoruz" diye konuştu.
'HASAR ALAN BİNALARIN BİRÇOĞUNDA ÇOK CİDDİ ÇIKMALAR MEVCUTTU'
Yapıların ayakta kalmasını, depremi sağlam olarak atlatmasını sağlayacak parametreler olduğunu söyleyen Akpınar, şöyle konuştu: "Bu parametrelerden bir tanesi zemin, bir diğeri de malzeme. İzmir depremi sonrasında hep bu iki temel parametre konuşuldu. Malzeme kötü ve zemin kötü, dolayısıyla binalar bundan dolayı yıkıldı. Salt olarak bu ikisini söylemek bir bakıma doğruyken, bir bakıma da yanlış. Tabii ki binanın ayakta kalmasını sağlayan, güvenliğini sağlayan birçok parametre var. Zaten biz de bu yüzden bu mesleği yapıyoruz. İzmir'de benim gördüğüm, yıkılan ve hasar alan binaların birçoğunda çok ciddi çıkmalar mevcuttu. Bunlar 4 taraftan kapalı çıkmalardı. Çıkmaların getirdiği en büyük olumsuzluk, yapıdaki yük akışını değiştirmesi. Çünkü çıkma oluşturmak için kiriş sistemini, aksını bozuyorsunuz. Dolayısıyla depremdeki yatay etkiyi karşılayabilecek binadaki direnç noktalarını en başından ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Bunun yanında kolon kesilmesinden çok bahsedildi. Kolon kesilmesi, binalar için kesinlikle olmaması gereken bir nokta. Bunu zaten konuşmaya bile gerek yok."
'HEDEFİMİZ, CAN KAYBI OLUŞTURMAYAN VE YIKILMAYAN BİNALAR YAPMAK'
İzmir'de deprem öncesi sorunlu binalar tespit edilmiş ve güçlendirme yapılmış olsaydı yıkılan binaların depreme dayanabileceğini belirten Akpınar, "Yapılan bir araştırmada, İstanbul'da olası bir depremde 5 binadan 1'i yıkılacak diye bir tespitte bulunulmuş. Önümüzde bir İzmir örneği var. Ondan öncesinde Elazığ örneği var, Van örneği var. Buralarda da bizim incelemelerimiz oldu. Maalesef elimizde bir yapı stoku var. Bu yapı stoku içerisinde de ne yazık ki insanların ekonomik yetersizliği veya ilgi eksikliği gibi sebepler ile insanların içlerinde hazin sonu beklediği binalar mevcut. Bu binalar için bütün depremlerde söylenilen, 'Deprem öldürmez, bina öldürür' sözünün neticesini bizim ortaya koymamız lazım" dedi.
'YIKILACAK BİNALARIN AYIKLANMASI, ONARILABİLECEK OLANLARIN GÜÇLENDİRİLMESİ GEREK'
Acilen riskli binaların güçlendirme işleminin yapılmasının gerektiğini vurgulayan Akpınar, sözlerine şöyle devam etti: "Biz eğer bu İzmir'deki binalara güçlendirme tekniklerini uygulayarak müdahale etmiş olsaydık, şu anda belki de bu can kayıplarını konuşmuyor olacaktık. İnsanlar o binalardan korku ve endişe ile çıkmış olacaklardı, ama canları sağ bir şekilde bu depremin sonuçlarını konuşuyor olacaktık. İstanbul için de bu durum geçerli. Ülkemiz dünya üzerinde çok önemli fay hatlarına sahip. Bütün bu deprem üretme potansiyeline sahip, diri fay hatları üzerindeki şehirlerde acilen, hızlı bir şekilde bina performanslarının ortaya konulması, yıkılacak binaların ayıklanarak yıkılması, onarılabilecek, güçlendirilebilecek olanların da bir an önce güçlendirme işleminin yapılması gerekiyor. Bunları bir önce yaparak olası acı sonlardan kurtulmamız lazım."
YORUMLAR